31 Mar 2009

Noktalı mim :)

Bir sitede bloguna rastladığım ve cevaplamış olduğu mim ile çocukluğuma döndüğüm sevgili Neslihan,beğenim üzerine mimine beni de eklemiş,kendisine teşekkür ederek keyifle yanıtlamaya başlıyorum.

1.Çocukken .......... kaçırdım.

Çocukken bizimkiler dizisini kaçırdım.Çünkü hep okulum ve annemin dsiplin anlayışı nedeniyle erken yatmak durumundaydım.
2.Çocukken........yoksundum.
Çocukken kitap okuma zevkinden yoksundum.
3.Çocukken ........ yaralanmış olabilirim.
Çocukken hız yapmayı sevdiğimden bisikletten düşüp yaralanmış olabilirim:)
4.Çocukken ........ olmayı hayal ederdim.
Çocukken gelin olmayı hayal ederdim.İlk okul öğretmenimiz herkese ilerde ne olacaksınız diye sorduğunda ben gelin olacağım demişim:)
5.Çocukken ....... isterdim.
Çocukken hep oyun oynamak isterdim.
6.Evimizde asla yeterli ....... olmadı.
Evimizde asla yeterli abur cubur olmadı.
7.Çocukken daha fazla .......... ihtiyaç duyardım.
Çocukken daha fazla arkadaşa ihtiyaç duyardım,şimdi çok olmasının önemli olmadığını keşfettim.
8.Bir daha asla ........... göremeyeceğim için üzgünüm.
Bir daha asla anneannemi göremeyeceğim için üzgünüm.İsterdim ki büyüdüğüm dönemlerimde de çocukluğumda olduğu gibi yanımda olsun.
9.Yıllar boyunca ......... merak ettim.
Yıllar boyunca ne zaman uslanacağımı merak ettim,hala etmekteyim:)
10. .......... kaybımdan dolayı hep kendimi suçladım.
Öğrenim kaybımdan dolayı hep kendimi suçladım.

Bu sevimli mimi kabul ederlerse,Muhabbet Çiçeği ve Kalemimin Ucu'na paslıyorum,sevgiler...

30 Mar 2009

Minik Erkeğim'e.../30.03.06

Rüya gibi gerçek üstü bir duygu yayıyor varlığın her günüme ve her günümün sabahında senin sesinin yankılandığı bir evde güne uyanmak;en olumsuz günlerime dahi ayrı bir renk katıyor...Dünyanın en güzel elleri,en sevimli ayakları,en yumuşak teni senin ki...
Seni öpmeye hiçbir zaman doyamayacağım...
''Minik Erkeğim''
İyi ki doğdun ve iyi ki varsın...

30.03.09

28 Mar 2009

Bir gece yarısı...

Şimdi bir sahil kasabasında söndürmüş olsam feneri
Hayatın tüm renkleri grileşmişken,senin gelişinle en güzel halini alsa
Gecenin yüzüme vuran ışıkları aşkın yüzünü gösterse
Bir deli rüzgar esse ve tüm sarhoşluğun bana geçse usulca

Aşka aşık bir varlığın nasıl aşık olabildiği hakkında bir kitap yazmaya başlasam
Okunup okunmamasından çok anlaşılıp anlaşılmaması olsa kaygım
Beni düşündüğünü bilerek ve bende olduğunu
Seni düşünmeye devam etsem ama üzülmesem,olmayacağına odaklanmasam,akışına bıraksam

Gecenin bir vakti çalan telefonla zaten aklımda olan sen daha bir doldurmasan benliğimi
Yatağımdan kalkıp iki satır bişey karalamak adına almasam masamdaki yerimi
Slow bir müzik açmasam mesela eşlik etsin diye
Ve hiç istemediğim kadar şarap içmek istemesem şerefimize...

Bu kadar dakikalarımda olmasan
Hatta saniyelerimi çalmasan buna bile bile izin veriyor olsam da
Hayatımı bu denli ele geçirmiş durumda olmasan bilmesen de
Ve akıllı ruhumu en deli çağıma döndürmemek adına benliğimi sarmasan...

01:37:19 ve 02:37:49 zamanları telefonuma baktığımda beni bu denli şaşırtmasa
Ya da bu kadar incelemesem aşkın yarattığı incelikleri
Ufak şeylere büyük anlamlar yüklemesem
Bundan duyduğum mutluluğu görmezden gelsem...

Ya da bunların hepsini zihnimden silip bir gün;
Herşeye rağmen lodosuna yenik düşsem
Hızlı bir manevra ile sana gelsem
Herşeye rağmen ''Herşeyim'' desem
Ve geri dönüş yolu tamamen kapanmış olsa...

22 Mar 2009

Kırmızı Ev (Bölüm 7)

Mutfakta son hazırlıklarımı tamamlarken bir yandan da kızlara talimatlar veriyordum akşamla ilgili.Direk söylememiştim fakat birşeyler konuşulacağından haberdarlardı.Mutfaktan yemek odasına eksikleri taşırken sürekli bir kikirdeme halinde oldukları gözümden kaçmadı ve açıkçası birşeyler sezinlemiş olma ihtimalleri bir nebze de olsa içimi rahatlattı.
Frida çalan kapıya bakarken,bizde son birkaç şeyi masaya taşıyorduk.Maribel ve Jansın ile kısa bir hal hatır sorma merasiminden sonra hep beraber masaya geçtik.Kızların okulundan,Angels Cafe'den biraz bizden biraz Jansın'dan bahsederken yemeği yarılamıştık bile.Yakın zamanda cafede bir organizasyon düzenlemeyi planlıyorduk Maribel'la.Tam olarak neyin nasıl olacağını oturtmamıştık ve hazır Jansın'da aramızdayken fikir alış-verişini yapma şansını yakaladık.Taşları iyice yerine oturttuğumuzda hem davetiyeleri basacaktık hem de o geceye özel bir kısa film düzenleyecektik.
-Aslında tam olarak nasıl bir içeriğe sahip olacağına karar veremedik ama hem özel hem de ilginç olmasını istiyoruz.
-Angels Cafe'nin yıldönümüne dair birşey olacağından yakın bulduğumuz dostları çağırmak en iyisi diye düşünüyorum ben,dedi Jansın.
-Tarih belli mi? diye sordu Alin.
-Aslında benim aklımda bir tarih var fakat henüz kimseyle paylaşmayı düşünmüyorum,tam anlamıyla bir sürpriz,dedim muzipce...
Maribel en sonunda konuya girmek için gereken adımı atma cesaretinde bulunmuşken,Frida'nın ahenkli bir ses tonuyla -sanırım biraz da annesini rahatlatmak amacıyla- ağzından çıkan cümle hepimizi biraz şaşırttı,biraz gülümsetti;
-Tamam anne,benim açımdan birlikteliğinizin evilik ile devam etmesinde bir sorun yok.Bunu söylemek için neden bu kadar stress yaşadınız onu da pek bilmiyorum ama ben zaten başından beri böyle bir karara yol alabileceğinizi biliyordum,hatta son günlerde Alin ile aramızda da konuştuk,değil mi Alin?
-Aaa evet konuştuk,hatta Frida kendi için lame bir elbise bile beğendi dedi gülerek...
O gergin,stressli havasından kurtulan Maribel cümlelerini toparlayıp böyle düşündüğüne çok sevindiğini ama lame bir elbise için söz veremeyeceğini söyledi tebessümle.Nedense lame rengin kızını olduğundan yaşça büyük göstereceğini düşünüyordu ve yaptıkları alışverişlerde bu renge yer vermemek adına yoğun uğraşlar veriyordu,küçük kızının büyümüş olabileceği korkusu mu taşıyordu bilemiyorum:)
Yemekten sonra tatlı faslı ve Jansın'ın birbirinden güzel esprileriyle eğlenceli bir akşam yemeğini noktalıyorduk.Kızlar odalarına çıktıktan sonra,Angels Cafe'de düzenleyeceğimiz organizasyon üzerine biraz daha konuşup Jansın'ı yolcu ettik ve Maribel ile her akşam yaptığımız gibi kahvelerimizi alıp minderlerin üzerine attık kendimizi...
-Aslına bakarsan Frida'nın bu kadar olgun yaklaşacağını düşünmemiştim hiç,ikili bağımıza bir üçüncü kişiyi eklemek onun açısından kolay olmamalı.
-Zaten kolay değil ki hele de babası hayattayken ama bu konulara mantıklı bakmayı ona yükleyen sensin biliyorsun,o nedenle çok şaşırmamak lazım bu olumlu ve olgun yaklaşımına.Ayrıca sen ne kadar lame elbiseye karşı çıksan da bu Frida'nın artık büyümüş olduğu gerçeğini değiştirmez,dedim gülerek...
-Haklısın değiştirmez ama yine de lame elbiseyi unutun!

Aslında bir şeye taktığında devam ettirmek gibi bir yapısı yoktu Maribel'ın.İnatçı değildi,aksine oldukça uyumluydu,ılımlıydı.
Başlarda fethedilmesi zor gibi görünse de,fethettikten sonra kapılarını sonuna kadar açardı.Yani aslında lame rengini kabul ettirmesi zor değildi O'na...Zor olan Frida'nın artık büyümüş olduğunu görmesini sağlamaktı.

(Devam edecek...)

19 Mar 2009

Uğurlar ola ey sevgili!

En sonunda buldum neden sabah uyanmak istemediğimi
Geceleri ruhuna dokunma çabası değilde
Uyandığımda yanımda bulamamak bunun bende ki sebebi.
Hani hiç bitmez denir ya başlarken yol
Bir gün bitecek olması ile yüzleşememe korkusu belki de sıkı sıkı kapatmak isteyişimin nedeni gözlerimi.

Bir dokunuş yetiyor bazen
Bir temasla tüm dünya hızlı dönmeye başlıyor,başlıyor da aynı hızla tükeniyor sıfırdan başlayışlar.
Şimdi durup düşünüyorsan ya da içtiğin 70 cc lik arpa suyunda damağında ki tatta buluyorsan beni
Çok uzak sayılmam sana,hatta hiç gitmemişimdir belki.
Turuncu bir köşenin sessizliğindeyimdir,elimde kupam
Tüm sessizliğimle izlemekteyimdir nasıl yok olduğunu,bittiğini...

Her akşam bir kadehte buluşalım istersen?
Havaya kaldır şerefe de,artık neyin şerefine kaldırıyorsan kadehini...
Ayrı yollarda yürürken belki ayrı dilekler tutarız
Bir bakmışız ki tutmuş dileğimiz,
Dudağımızda belli belirsiz bir tebessüm,sessizce göz kırparız.

Ve dileğin ne olursa olsun şehrinin her yağmurunda hatırlarsın beni
Geçmişte kalan sayfalarda bir yerlerde hala aşkı yaşıyorsan,geriye dönüp bakarsın.
''Biliyorum tuttuğun dileği,hadi söyle'' deyişimi duyamazsın o an
İçin acır biliyorum,
Çünkü sen sandığın kadar aşkı yitirmiş olamazsın...

Şimdi bu gidişime dair nedenleri aralıksız soruyorsan bir gece yarısı kendine,
Uzaklardan defalarca cevapladığımı bil odamın en sessizliğinde.
Bazen yolun sonu görünür de biz bakmayı bilmeyiz ya da bakarız görmeyiz,
İşte sen o ışığı kendi ellerinle yaktın gözlerimde...

Sen çıkış o tarafta dedin,ben gittim!
Sen gitme demedin,bense her zaman ki asiliğime tezat,
Bu kez senin sözünü dinledim!

Uğurlar ola ey sevgili!
Artı ya da eksi yaşanmışlıklara şimdi uğurlar ola...

17 Mar 2009

Kalbini engelleme,engelleri kaldır!

Siz… Her gün, sokağa çıktığınızda kaç tane engelli ile karşılaşıyorsunuz?

Karşılaştığınızda ne düşünüyorsunuz? Bir şey düşünüyor musunuz?

Türkiye nüfusunun yüzde kaçı engelli biliyor musunuz?

Onların nasıl yaşa(yama)dıklarını?

Peki sokakta bir engelli görmek için kaç engeliniz var hiç düşündünüz mü?
Eğer "bir engel de ben olmayayım" diyorsanız;
http://www.engellerikaldir.com 'a girerek destekleyenlere kendi adınızı ekleyerek hassasiyetinizi gösterebilir, facebook statünüze ve msn iletinize web site adresini yazabilir, blog veya sahip olduğunuz mecralarda yer verebilir, konu hakkında fikir ve önerilerinizi mail atabilir, sponsor olabileceğini düşündüğünüz tanıdıklarınızla konuyu paylaşabilirsiniz.
Engelsiz engelli olmak istemiyorsanız lütfen empati yaparak her sağlıklı kişinin potansiyel engelli olma ihtimalini düşünerek mail listenizdeki herkesle paylaşın.
www.Engellerikaldir.com

şeklinde bir mail geldi Rodin Alper Bingöl'den mailboxıma.Okudum ve bir süre sonra geri dönüş yaptım her duyarlı insanın yapacağı gibi.Yapmak istediklerine,amacına,bu fikrin nasıl doğduğuna dair birçok şeyi konuştuk.Konuştukça bu işin ne kadar mantığında olduğunu farkettim ve ne kadar çaba sarfettiğini/sarfedeceğini.Sahiplendim diyebilirim,birşeyler yapmayı çok istedim ve hala da yapabileceğim şeyler doğrultusunda yanında olmaya hazırım bu duyarlılığı için.

Şimdi biz,hepimiz neler yapabiliriz?
*Örneğin bir sticker ekleyebiliriz bloglarımıza ve haberdar olmayan ziyaretçilerimizin farkındalığını sağlayabiliriz ya da içimizden nasıl ne şekilde ifade etmek geliyorsa kaleme alıp daha yüzlerce kişiye ulaştırabiliriz bu çabayı,bunu yaparak ufakta olsa bir katkıda bulunmuş olabiliriz mesela...
*Yazıyı kopyalayarak,messenger listemizdekilere forward edebiliriz ve onlardan da başkalarına forward edilip yine yüzlerce kişiye ulaşacağı umudu yakalayabiliriz bugünümüze dair...

Hatta bir çay ya da kahve eşliğinde düşünebiliriz,soru sorabiliriz kendimize;dışarıya adım attığımızda bir engelli gördüğümüzde ne hissediyoruz?Ne düşünüyoruz?Alper'in çok sarsıcı bir sorusu var mesela,''Birşey düşünüyor muyuz''?

Şehrin karmaşasından,içimizde alt üst olan duygularımızdan,hayatın zor dediğimiz şartlarından birşey göremez hale mi geldik acaba?
Bu karmaşık,zor dediğimiz şeylerin aslında bize ne çok mutluluk kattığını anlayabiliyor muyuz?
Örneğin şehrin trafiğini çekebilecek kadar araba kullanıyoruz,direksiyonu tutacak kadar görüyor gözlerimiz;dışarda bulunan o kalabalığa,hani çoğu zaman offf! dediğimiz kalabalığa karışabilme gibi bir artımız var çünkü bizi o ortama götürebilecek uzuvlara sahibiz ya da hayatın zor dediğimiz şartları için çaba sarfedebilecek gücümüz var en azından,birşeyler yapma fırsatımız var.Ve bunu tüm bedenimizi ortaya koyarak yapma gibi bir durumumuz var,ya olmasaydı?

Düşünüyorum şimdi,tam olarak anlayamasam da,kendi hayatımdan yola çıkarak küçük bir bedenden kelime duyamamanın üzerimde ki etkisi ile işitme engellilerin yüreğini anlayabiliyorum.Yürüyememenin insanda nasıl bir psikoloji yaratabileceği duygusunun hassaslığına sahibim yakınen,almak isteyip alamamanın,görmek isteyip görememenin ki en yakınından başlar gözünü ilk açtığında görmek;nasıl büyük bir boşluk olduğunu,insanı dolu dolu hüzün doruğuna çıkarttığına ve aynı anda nasıl dibe vurdurduğuna hakimim...
Bir özel çocuk annesi olarak durumun hassasiyetini,ben ve benim gibi olan ebeveynleri nasıl etkilediğini biliyorum.Bu yüzden bu konuda çevremizde olan ya da ulaşabileceğimiz her özel insana ulaşmaya,yolda gördüğümüz özel insanlara eğer mümkünse yardım etmeye,en azından selamı ya da yüzünüzde beliren bir gülümsemeyi esirgememeye davet ediyorum herkesi...
Bazen tek bir gülücük,tüm dünyayı fethedebilir güçte oluyor,sizde inanın.

Şimdi şöyle bir düşündüğünüzde farkında mısınız sahip olduğumuz şeylerle neler yapabileceğimizin?
Yolda yürümenin dahi bizim özgürlüğümüz olduğunun?
Bu özgürlüğe sahip olamayan bir insanın hayata tutunma çabasının,pozitif bakabilme isteğinin,bakamayışının,yıkılışının belki?
Farkında mısınız?

Tüm blog listemdeki arkadaşlarımdan bu konuya dair destek olmalarını bekliyorum,birşekilde adım atmalarını,bloglarında yer vermelerini,neler yapabilecekleri konusunda iletişime geçmelerini...Artık elimizden ve yüreğimizden ne kadarı geliyorsa...

Rodin Alper Bingöl'e ve çalışmalarına dair;
http://engellerikaldir.com/ / http://www.engellerikaldir.com/blog/
Bu link ile ulaşmak istediğiniz her türlü bilgiye ulaşabilir,
05322507989
bu numaradan kendisiyle iletişime geçebilirsiniz.


Sevgiler hepinize...


13 Mar 2009

Kırmızı Ev (Bölüm 6)

Bu saatte kim olabilir diye birbirimize bakıyorduk Maribel'la.Kapı o kadar hızlı çalıyordu ki biraz daha geç kalırsanız yıkılacak sinyalleri veriyordu sanki.Koşar adımlarla kapıya yöneldik ve kapıyı açmamızla şaşkınlığın doruklarında dolaşmamız bir oldu.

Lapa lapa yağan kara inat karşımızda duran üç delikanlı yıllar öncesinden kalan ve Maribel'in en sevdiği parça olan Shape of my heart'ı çalıyordu.Ne olduğunu anlamak için Maribel bir iki adımla merdivenlere yürüdüğünde Jansın'ı gördü;ellerinde kocaman bir gül demeti ve karın üzerine gül yapraklarıyla yazdığı kısa bir soru;''Benimle evlenir misin?'' ...

O an cevap verip vermemek arasında kaldı Maribel.Yalınayak olmasına aldırmadan Jansın'ın yanına gitti ve hiçbirşey söylemeden sıkıca sarıldı.''Biraz daha bu soğuk gecede romantik dakikalarınıza devam ederseniz hasta olacaksınız'' dedim bir anne edasıyla.Hep beraber içeriye girdik ve yarım kalan kahvelerimizi tazeleyip sabahın ilk ışıklarına kadar güldük,eğlendik,hayal kurduk.Maribel'ın gelinliğinden tutunda,benim giyeceğim giysiye;nikah organizasyonundan tutunda çalacak müziklere kadar herşeyi bir bir ele aldık espriyle.En çok üzerinde durduğumuz konu ise Frida'nın buna nasıl yaklaşacağıydı.Tamam,annesi ve Jansın'ın arasında ki duygu yoğunluğundan haberdardı ama birlikte yaşayabilme ihtimalini hiç aklından geçirmiş miydi bilemiyoruz.


Her sabah olduğu gibi kahvaltılarımızı yapıp dağıldık birer birer.Kızlar okullarına gittiler,benim evle ilgili halletmem gereken bir kaç fatura işim vardı.Maribel ise önce cafeye uğrayacak,oradan da Jansın ile birlikte Frida'ya bunu nasıl anlatmaları gerektiğini konuşmak için bir yerlere gideceklerdi.Fatura işlerimi hallettikten sonra cafeye geçtim. Bişeyler atıştırıken akşam için ne yemek hazırlayacağımı düşünüyordum ki aklıma güzel bir fikir geldi.Vakit kaybetmeden telefona sarıldım.
-Efendimmm,diye açtı en sevimli haliyle.
-Merhabalar nerelerdesiniz bakalım?
-jansın'la beraber kütük eve geldik,ılımlı bir nokta bulmaya çalışıyoruz konuya giriş yapabilmek için,bir yandan da çok sevdiğim kakaolu muffinslere boğulmuş durumdayım:)Sen ne yapıyorsun,fatura işini halledebildin mi?
-Hallettim,sabah erken gitmenin olumlu bir yansıması oldu işimin erken bitmesi.Şimdi cafedeyim ve akşam için bir ısınma turu atmanıza yardımcı olacak plan geliştiriyorum.Eve geçip yemeği hazırlamaya başlayacağım,diyorum ki Jansın'da bu akşam bizimle yese?Hem yemek esnasında almış olduğunuz karara dair ufak ufak hazırlık cümleleride kurma şansı yakalamış olursunuz,ne diyorsun?
-Bence harika bir fikir bu.Jansın'la da konuşup kesinleştirdiğimizde telefon açarım.
-Tamam,haberleşelim o halde birazdan çıkacağım cafeden,öpüyorum.
-Bende...

Kahvemide içip,cafeden çıktığımda ince ince yağmur başlamıştı.Her zaman ki gibi şemsiyem yoktu yanımda,pek sevmezdim taşımayı ve aslında sevmediğim şey yağmurda kuru kalmanın ta kendisiydi belki de...Islandım ama şehrimin diğer yağmurlarına nazaran daha az...Beklediğim telefonu cevapladıktan sonra aklımda binbir adet düşünce ve binbir adet soru işareti ile içeri girdiğim marketten torbalarla çıktım.Çok özenmiş görünmeme adına,klasik bir menü vardı aklımda;
Domates Çorbası
Fırında soslu tavuk ve patates
Çiftlik Pilavı
Salata
ve tatlı olarakta
hepimizin pek sevdiği Tiramisu...


(Devam edecek...)

9 Mar 2009

Mutluluk...!

Hani hiç kimseyi umursamadığın dönemler olur ya,hani en deli haline büründüğün;işte mutluluk o anda aklına gelen herşeyi layığıyla yapabilme gücünü kendinde bulmaktır.
Kalabalığın içine usulca sızmaktır bazen ve avucunda tuttuğun bir elma şekerinin tadını almaktır dakikalarca...
Yağmura kendini bırakmaktır ve bunu yaparken de ruhunu özgür bırakmaktır,iliklerine kadar ıslanmayı göze alarak...
Bir adım atmaktır bazen nereye yöneleceğini bilmeden ve bu bekleyişte yaşanılan heyecanı en doruğa çıkarmaktır.
İlkleri zamana yayarken yaşanılan sabırsızlıktır mutluluk,sabretmeyi öğrenebilmektir,sabretmeyi öğrenebilme çabasındayken sabırsızlığın güzelliğini yaşamaktır.
İçinden geldiği gibi kelimeleri süslemektir yazarken ve yaşamının anlamlarını yüklemektir her harfe.Ama açıkça ama saklayarak kendini yaşatmaktır cümlelerinde...
Öyle birşey ki Mutluluk,bazen rimel sürerken yaşadığın telaşta saklıdır bazen acele bir giysi seçiminde:)
Bazen sınır tanımamaktır,bazen sınır koymaktır delice bir istekle.
Mutluluk öyle birşey ki;
Kimi zaman bir bira köpüğündedir tadı,kimi zaman şekersiz bir kahvede...

Ve herşeye rağmen tek bir şeye bağlıdır Mutluluğu duyumsamak,aynada hergün gördüğümüz yüze gülümsemeyi bilmemize...
Sevgili Nily'nin bana gönderdiği mutluluk konulu mim'i bu şekilde yazmayı uygun buldum.Öncelikle kendisine yazmama vesile olduğundan dolayı teşekkür ediyorum.Banadair,Chaotic Gönderiler ve Düş hekimi kabul ederseniz size paslıyorum;
Mutluluk sizce....?

3 Mar 2009

Gel-Git Saatler

Yine bir gel-git yaşanıyor belirsiz saatler seni gösterdiğinde.
Eskiye dair bir tını kulağımda.
Elveda denmişken sokağına,merhaba deyişin heyecanı aklımda...

Bir romanın özetinden olsa gerek şu dakikaya düşen muhtemel düşünceler.Oysa çokta önemli değil artık kapağını dahi aralamak.Önsözün cümlelerini hatırlamak neyse de,son sözün akla gelişi sadece gereksizce tekrarlamak...

Şimdi bir otel odasında,bir sahil kasabasında,bir evin en kuytu köşesinde ya da sokağın ıssızlığında...
Sarılmak istediğin bir bedene
Tutmak istediğin bir ele
Başını dayamak istediğin bir omuza
Uyuyabilmek için huzur duyacağın sıcaklığa rastlama çabasındaysan;
Bir otobüs durağına benzet kendini ve saatine bak bilinçsizce.
O bilinçsizliğinden sıyrılıp kafanı kaldırdığın an
Sadece selam çak nereye gittiğini bilmeden ve el salla kaybettiğine...