21 Ara 2008

Kırmızı Ev (bölüm 5)

Maribel hemen hemen her gün Frida ile görüşüyor geleceği günü sabırsızlıkla bekliyordu.Burayı,yaşantısını,geçirdiği günleri Frida'ya anlatarak buraya hazırlanmasına yardımcı oluyordu kendince.

Genellikle sabahları kahvaltıdan sonra,kahvelerimizi alıp kışın soğuğunu izleyeceğimiz cam kenarında sohbetimizi yapıyorduk.İlerleyen saatlerde ya beraber Cafe'ye gidiyorduk ya da Maribel tek başına gidiyordu.Son zamanlarda Jansın'dan daha bir bahsetmeye başlamıştı ve bahsederken gözlerinde ki ifade bana dostluk,arkadaşlık kavramından çok sevgiyi ve huzuru çağrıştırıyordu.Gerçi bunları hiç sormamıştım,açıkça bahsetmemiştim ama elinden düşmeyen telefonu ve gün geçtikçe çoğalan heyecanından ötürü pek te gerek kalmıyordu soruya-cevaba...

21 Aralık 2007,bir Cumartesi günü heyecanla havaalanında bekliyorduk Frida'yı.Maribel o kadar heyecanlı ve özlemliydi ki sığmıyordu o koca alana.Gözleri gökyüzünde beyaz bir noktayı arıyordu ve giderek büyümesini,hızla gelmesini istiyordu ona doğru.Gözlerinin aradığı nokta ile buluştuğu anda yapılan anons ile yaşlarının inmesi aynı ana denk geldi Maribel'ın.İçinde çocuksu bir sevinç ile kalp atışları hızlandı.Uçak indiğinde onca kalabalığın arasından sanki bir tek Frida varmış gibi seçti hemen özlediği yüzü ve koşan adımlarla kızına kavuştuğunda yaşanılan mutluluk,özlem,hüzün karmaşasında kayboldu herşey....

Uzun bir dinlenme ve yeni yerleşimi tanıma sürecinden sonra herşey düzene girmişti.Frida ve Alin okullarına gidiyorlardı,Maribel ile ben günlük işlerimize yeni aktiviteler katıyor,hayatı daha da renklendiriyorduk.
2 kadın,anne...Ve 2 kız...
Maribel'ın hayatına aldığı,paylaştığı,sevgiyi yeniden yaşadığı ve huzur bulduğu Jansın'ı da katmamak olmaz tabii bu dörtlü deliliğe:)

4+1 ile dolu dolu geçen 12 ay ve bir pazar günüydü kapının,günün dengesiz saatinde belirsiz şekilde çalınışı...

(devam edecek.)



20 Ara 2008

Issız Adam

Dialoglar çok iyi kurgulanmamış ama erkek bir o kadar çekici herşeye rağmen ve masum;kadın ise şirin ve aşk kadınından uzak diye düşünürken,çok süpriz bir sonla karşılaştım ilerleyen dakikalarında...
Aşk'ı,isteyipte alamamanın yoğun yaşattığı mutsuzluğu,özlemi,burukluğu dolu dolu gördüm son sahnelerde.Tokalaşıp sırtlarını döndüklerini,tekrar geriye dönüp sarılmalarını ve yine birbirlerinden kendilerini çekmelerini,arkalarını bir defa daha dönmelerini izleyince...işte o sahneler ve çalan müzik düğümledi boğazımı...
Ağlamadım,ışıklar yandığında gözlerini silen kişilerden olmadım ya da olamadım işte...

Çok güzel,çok etkileyici,dolu dolu duygulu bir film Issız Adam,iyi ki gitmişim ve iyi ki izlemişim.

....

Minübüsün en arka koltuğunda yine herkese tepeden bakarken ve karanlık caddenin sessizliğinde ''anlamazdın anlamazdın'' diyerek mırıldandığımı çok sonra farketsemde,kimseye aldırmadan bir akşam yaşamak ve bu akşamı 23.00 sularında noktalamak üzere ilerlediğimde,tahta köprüden geçerken kendimi başka hissetmek,gerçekten farklıydı ve özeldi...


18 Ara 2008

İyi ki doğdum,gördün mü 25 oldum ! :)

18 Aralık'ta ve yine bir perşembe günüydü uzun yola ilk adım.
Bakırköy Çamlık Hastanesi'nin bahçesinde ki çamların karla buluştuğu 05.30 sularında,10 tane yeni doğan erkeğin arasında sadece tek bir kız olarak açmışım gözlerimi.
O an ki teneffüstendir sanırım sonralarda ''yanlış doğmuşum ben erkek olacakmışım'' diye söylemelerim:)

....

Şimdi yine bir Perşembe günü ve tarih 18 Aralık'ı göstermekte,tam 25 yaş sınırım ve hayatım olağanca hızıyla ilerlemekte...
Kendime ve benimle birlikte ilerleyen herkese kocaman kocaman mutluluklar diliyorum.Hepimizin hayatında huzur,mutluluk ve neşe bol olsun.

DOĞUM GÜNÜM KUTLU OLSUN:)

17 Ara 2008

Kırmızı Ev (bölüm 4)

Dışardan bakıldığında sade bir cafeden çok,ışıltısıyla hareketli bir barı andırıyordu.İçine girdiğimizde bu düşüncesi tamamen değişmişti Maribel'ın,şaşkınlığı ise gözlerinden ve kapıdan içeriye attığı ilk adımından sonra ikincisini atmayışından belli oluyordu.
Cafe'nin bir tarafını turuncu ve yeşil renk ile dekore etmiştim,diğer pufların olduğu yer ise sanki bağımsız,ayrı bir mekandı ve tamamen pembe tonlarına bezenmişti.Maribel hızlıca göz gezdirmeye başladı,turuncu masalar,yeşilli mumluklar,yine iki rengi sarmalamış dekoratif yastıklar.Her masanın üzerindeki tavanı süsleyen turuncu yuvarlak avizeler...Jansın'ın hoşgeldiniz demesi ile birden kendine geldi Maribel.Uzun boylu,takım elbiseli,sonradan farkettiği at kuyruğu ile kim olduğunu çözmeye çalıştı bir an.
-işte gözüm arkada kalmadan ikinci evimi bırakıp gidebildiğim en yakın dostum Jansın ve Maribel'da....
-Maribel'da,senin çok sevdiğin,bana sürekli bahsettiğin,özlediğin çok yakın arkadaşın,dedi Jansın gülümseyerek.Bu çıkış beni de Maribel kadar şaşırtmadı değil aslında ama ikimizinde hoşuna gittiğinden eminim o an.''Senle ilgili cümleleri o kadar fazla dinledim ki Marla'dan seni sana kolayca anlatabilirim.Hadi şuraya geçelim paketlerden anlaşılıyor ki yoğun bir günü arkanızda bırakmışsınız''. diyerek devam etti Jansın.
Maribel'ın sıcak gülümsemesi ile masamıza geçmiş ve kahvelerimizi söylemiştik.Bu esnada tanışma ve ısınma turları atılıyordu masada.Alin her zaman ki esprileri ile güldürüyordu bizi,ortam yumuşuyordu ve daha da ısınıyordu hava.
Kahvelerimizi içerken,güzel bir sohbetin içinde bulduk kendimizi.Hayaller kurmaya devam ettik bıraktığımız yerden ve sıra iş konusuna geldiğinde;
-İşte açtığım cafe burası Maribel,bundan sonra beraber yaşayacağımıza göre iş konusunda da beraber olmalıyız diye düşünüyorum.Bu cafenin turuncu kısmı sana ait olsun,herşeyi ile sen ilgilen.İstersen tamamen dekorunu değiştirebilirsin ki bunu yapacağını sanmıyorum dedim tebessümle.''Pembe kısım ise benim sorumluluğumda olsun,arzu edersen cafenin isminde değişiklikte yapabiliriz''.
İçinde herşeyin bir anda rayına oturmasının huzuruyla ve bu kadar hızlı oluşunun şaşkınlığıyla güldü gözleriyle Maribel.
-Gerçekten bu teklife çok mutlu oldum,seninle her konuda ortak adım atmak beni her zaman mutlu eder Marla.Hayır demeyeceğim tabii ki...

Hava yavaş yavaş kararmaya başladığında,dörtlü sohbetten kendini bir an için kaçırıp,gözleri ile firar ettiği pencereden,gökyüzüne baktığını gördüm Maribel'ın...Uzun uzun gezindi kaybolan loş ışığın arasında,bir dilek tuttuğunu hissettim o an ve daha önce tuttuğu dilekler için ise teşekkür ettiğini...

(Devam edecek).

15 Ara 2008

Kırmızı Ev (bölüm 3)

Yanan elektrik sobasının etrafında ki pofuduk minderlere kurulmuş,eskiye ait her karenin dibine vurmuş,içimize işleyen soğuğu sıcacık fincanlarımızla atmaya çalışırken,bundan sonrası için vakit kaybetmeden plan yapmaya koyulmuştuk.
-Eskisi gibi aynı evde yaşamaya devam etmeliyiz,yarın ilk iş Frida için okul ayarlamak ve O'nuda en kısa sürede buraya almak,dedim Maribel'a.''Üst katta ki odayı senin için çatı katında ki odayı da Frida için düzenleyeceğiz,yerleşme işlemini de tamamladıktan sonra sıra iş konusuna geliyor ki ben sana açtığım şirin cafe'den henüz bahsetmedim'' .
-Hayalinde böyle bir yer açmak olduğunu biliyordum fakat gerçekleştireceğinden pekte emin değildim.Ne de olsa fikirlerin çabuk değişiyor:)
-Bu defa gerçekleştirdim!Yarın oraya da uğrar birşeyler içeriz,sana bir teklifim olacak ama önce diğer evimi görmeni istiyorum.Herşey çok ama çok güzel ilerleyecek merak etme.
-Yarın yoğun bir gün bizi bekliyor diyebiliriz o halde,dedi Maribel.
-Hem yoğun hem de olabildiğince hızlı bir başlangıç desek daha doğru olur,diyerek çalan kapı için yerimden kalktım.Kapıyı açtığımda Alin karşımdaydı.Sana süprizim var diyerek doğruca salona sürükledim heyecanla.Alin'in Maribel teyzesini gördüğünde attığı çığlıklar ise görülmeye değerdi.Sarıldılar,öptüler birbirlerini,tekrar sarıldılar ve yine dolan gözlerle buluşan bir sohbetin başlangıç çizgisinde bulduk kendimizi.Maribel ile konuştuklarımızdan kısa bir özet geçip,bundan sonra ki planlarımızı,Frida'yı,hayallerimizi tüm sabırsızlığımızla anlattık Alin'e.Biraz zor olsa da yarın ki okulunu ekip bize katılabilmek için izin koparabildi Alin benden ve çok sevdiği,aniden gittiğinde günlerce kendine gelemediği,içine
kapandığı,özlediği,beklediği,çok sevdiği sırdaşı için hazırlayacağı şeylerin hayalini kurmaya başladı hızla...
Ertesi gün keyifli bir kahvaltının ardından,zaman kaybetmeden yola çıktık.Önce Frida'nin eğitimi için Alin'in okuduğu kolej müdürüyle görüşmeye gittik.Oradan olumlu bir sonuçla çıkıp,sonrasında da Maribel ve Frida'nın kalacakları odalar için bir kaç eşya bakmaya...

Maribel her zaman turuncu ve yeşil rengi birbirine yakıştırırdı.Aslında yeşil rengini pek sevmezdi.Bir rengi sevmek illa onu tek başına sevmek demek değildi,yeşil rengini turuncu ile yakıştırdığı için seviyordu.Bu O'nun yorumuydu.Yeni dünyası içinde yeşil ve turuncu renklerinin hakim olduğu eşyalar seçmiş,dekoratif mumluklarını dahi yeşil ve turuncunun hakim olduğu asimetrik şekillerde belirlemişti.Frida için ise tamamen pembe-lila karışımı renklerin bulunduğu,pofuduk yastıkların ve cicili bicili bibloların yoğun olduğu seçimler yapılmıştık.Uzun soluklu bu alışveriş sonrasında nihayet dekorasyonunda uzun uğraşlar verdiğim diğer bir evime Angels Cafe'ye gelmiştik.

(Devam edecek).

3 Ara 2008

Bir döngünün içinden...

Sabah kahvelerimi özlemişim.
Her ne kadar zorlu bir dönemde hastaneden kaçamak yaptığım zaman alsam da kokusunu,bu sabah bunu yaşamanın keyfindeyim.Zaten keyif aldığım tek şey kahve kokusundan ibaret şuanda...
Daha önce bu kadar karmaşık bir döngünün içinde bulunacağımı söyleselerdi;
-hadi canım ben dünyaya parmak atarım öyle bir durumda,derdim.
Oysa şimdi ortasında bulunduğum fikir karmaşası ve bunalmışlıktan parmağımı kaldıracak halim yok:)
Sıkıldım!Bunaldım!Yoruldum!
Çaba sarfetmek beni yavaş yavaş itmeye başladı ve ben bundan memnunum...
Artık boşlamak ve boşladığım şeylerde kendimi özgür bırakmak istiyorum.
Bir de bir daha ki sabah kahvemde meleğimin her zaman ki gibi arkamda mama sandalyesinde otururken attığı naraları duymak...
İşte bunu tekrar yaşamayı çok istiyorum.
Şimdi gözlerim dolmuşken bir daha düşündüm ve eskiye dair özlediğim tek şeyin,oğlumun bu evde sesini duymak olduğunu anladım.

Ben artık sadece o sesi geri istiyorum.