30 Ara 2009

Mutlu yıllar Hatun'cum,iyi ki varsın yeni yılımda da :)

Hadi !
Üzerini oldukça sıkı giyin,bir işi becerelim derken sağlıktan olmayalım yılın son günü :) Çekiçleri ve tahtaları alıp bahçede bir kızak yapalım,biraz da süs alalım yanımıza,hatta bir de sıradan kahverengisini rengarenk boyayacak fırçalarımız olsa ne ala :) Süs olarak elimizde sadece makyaj için kullandığımız renkli farların ve birkaç ışıltılı rujun olduğunu biliyorum bakma öyle,onlarla bişeyler çıkartabileceğimizi düşündüm sadece;yeterli de olur sanıyorum,yarın sahneye çıkacak bir kızak sonuçta yaptığımız...Çok ahım şahım olmasa da olur...

(1 saat sonra)

İçeriye gidip,biraz su kaynatacağım sen devam et.Üç şekerli anlarda bahçe keyfi koydum bu anın adını;kahvelerimizi alıp geliyorum.İçimiz ısınsın bu soğuk kış günü;gerçi gülüşün şehri ısıtacak kadar etkili ama :)

(3 saat sonra)

Tamam,oldukça qüzel görünüyor bence.Yan tarafına ''qüle qüle'' de yazdıktan sonra bitmiş olacak ama hangi rujla yazsam ona karar veremedim.Turuncu,yeşil;pembe karışımı olsun mu?

(ve ertesi qün saat 23.59)

Hazır mısın?
İçine herşeyi koyduğumuzu düşünüyorum 2009'a dair;hüzün,yalan,mutsuzluk,hayal kırıklıqı,karmaşık günler demeti :),tadını sevmediğin iyi yapılmamış bir pizza :) hatta bir an şehrin kalabalığının bizi boğduğu günleri de koymak istedim ama o kadar yoğundu ki duygusu,onun için ayrıca kızağın arkasına bir vagon yerleştirdim.
Eklemek istediğin her ne varsa bunun için son 1 dakikan olduğunu ve 2010 a adım attığımız ilk dakika birbirimize sarılarak hepsini geçmişe göndereceğimizi unutma...

Ve 10 !
9!
8!
7!
6!
5!
4!
3!
2!
1!

İşte qidiyorrr,Hoşqeldin 2010 ve Mutlu yıllar Dostum,gülümse :)

Dosta yazılmıştır...

4 Ara 2009

Aralık ayı'm...

Ertelenmeyecek kadar kısa ve qeç kalınmayacak kadar yaşanası bir mevsime adım atmışken Aralık ayıyla
''yani adına AŞK dediqim ayımla'';
mutluluk hep nefes kadar içimizde olsun...
Olsun ki;
dört mevsim yaşamak isteyecek kadar sevelim kışı...

28 Kas 2009

Mutluluqum...

Herşeye raqmen qülümseyebilmeli insan...
Mutluluk aynaya baktıqında karşılaştığın qülüşünde qizli ne de olsa...
Çok olumsuz anlarda yaşasan hayatında,daha kötüsünü düşünüp atlamaya çalış üzerinden.
ßen yapıyorum ve ßu şekilde şansımın farkına varıyorum...
Şanslıyım;
içimde qülmeyi ßilen ve hiç ßüyümeyen bir çocuk yaşatıyorum ...

19 Kas 2009

Mutfakta ßiri varrr :)

Uzun zamandır Pembe Kazan'a uğramadığımdan haliyle kullanıcı adını ve şifresini unutmuş olduğumu,Berrin'cim senden utanarak açıklamak istiyorum:)Tam postuma başlamış yazıyordum ki,blogdan devam edeyim dedim ve kullanıcı adını istediğinde,belki de senesini doldurduğumu farkettim kazanın kapısını açmayışımın :)
Bugün öğle civarı,annem ve minik erkeğimle sıkı bir alışveriş turu yaptıktan sonra eve döndük.Zaten birkaç gündür aklımda bulunan zeytinyağlı pırasa ve makarna salatasını yapmak üzere bir heyecanla girdim mutfağa.Çok ta keyif aldım uğraşırken,özlemişim mutfakta olmayı ve farkettim ki aylardır mutfağa adım atmamışım:)Anneye güvenmek böyle olsa gerek,bugün öğle civarı yaptığımız alışverişte oğlumun neleri sevip sevmediğini kestiremediğimi anladığımda,anneye güvenmenin tam da anlamını bulmuş oldum ayrıca!Boşuna ''hadi ablası yemeğini de sen yedir'' demiyor annem bana ya da arkadaşlarımdan bazıları ''nöbetçi anne/yedek anne'' kelimelerini boşuna kullanmıyorlar:))İşin şakası bir yana da keyifli geçti günüm...
Aslında hepimizin bildiği tarifleri buradan yazmayacağım,kullanıcı adı ve şifreyi öğrendikten sonra kazana yazmayı istiyorum mutfakta çektiğim karelerle.
Bu postumu Mutfakta ßiri var ! diyerek ve birkaç fotoğraf ekleyerek bitiriyorum,herkese sevgiler...


Zeytinyağlı pırasanın soğanını,havucunu pişirirken :) Bu karede makarna salatasının,salatalık turşusunu doğrarken :) Ve fınısh :)

14 Kas 2009

Kokulu bir mim :)

Sevdiğimiz ve sevmediğimiz kokular konulu bir mim aldım Bana Dair Berrin'den uzun zamandan sonra...Keyifle yazmaya başlıyorum şimdi sevdiğim kokulardan;
*Kışı yaşarken kokusunu içime çekmekten hoşlandığım bir kokudur kahve kokusu,içimi ısıtmasını,üşümemi anlıkta olsa bastırmasını sevdiğim,özel,anlamlı ve sevdiğim bir koku.
*Hani şu yemekleri yaparken hazırladığımız harç kokusu da sevdiğim bir kokudur,annem mutfaktayken burnuma gelirse,anında yanında biter ve kaptığım bir ekmeğin üzerine bir kaşık alırım,insana daha bir acıkmışlık duygusu katıyor,mutfağı sarmasını seviyorum:)*Meyveli mum kokusunu seviyorum,krema tadında diyorum mumlar için hep tadını bildiğim halde:)
*Oğlumun hiç değişmeyecek bebek kokusunu seviyorum hem de 1000 yıl koklamayacak olsam aynı kokunun burnumda kalıcı olacağını bildiğim bir tutkuyla...Aklıma Ahmet küçükken çişli bezlerini içime çeke çeke her alt değiştirdiğimde koklamam geliyor:)Çok güzel kokuyor dediğimde gülerlerdi bana,şimdi ben de gülüyorum ama gerçekten güzel kokuyordu:)O zaman oğlumun çişli bez kokusu da desem yalan olmaz sanırım hahaha,sesli güldüm :)
Benzin kokusu,tiner kokusu,anason kokusu ise sevdiğim diğer kokuların arasında olanlar...
Sevmediğim kokuların başında ise balık kokusu geliyor.Beni tanıyanlar bilir,ne eve sokarım ne de alışverişini yaparım balığın.Hastane kokusunu da sevmem.İç karartıcı,sanki negatif olan herşeyi çeken bir mıknatıs gibidir hastane kokusu.Hele ki geceleri,insana keşke koku olmasam dedirtir,bunaltır,içten gelen derin bir çığlık attırır...Islanmış çimen kokusunu da çoğu insanın aksine sevmiyorum ve bir de kolonya kokusu hoşlanmadığım kokular arasında...

Hatuncum sana çok teşekkür ediyorum ve senden aldığım mimi uzun zamandır bloguna dokunmamış olan Bulut'a ve blogunu yeni keşfettiğim SU'dan Sayfalar'a kabul ederlerse paslıyorum...
Güzel haftasonları diliyorum hepinize...

11 Kas 2009

Mutluluk Oyunu

Mutluluk belki de çocukluğumda hiç oynamadığım bir oyunu öğretiyordu bana,elma dersem çıkar mıydı,oyunun kurallarında elma-armut ikilisi var mıydı bilmiyorum.Tek bildiğim zor bir oyun olduğu ve hep kendi istediği zaman oynamama izin verdiği...Oyunun tam benim için oldukça keyifli kısmına geldiğimizde neden yarıda bırakmak durumunda kalıyordum,neden aniden siren sesleri duyuluyordu acil durumu haber vermek istermişcesine ve neden oyunun sonu hiç gelmiyordu anlayamadım bir türlü;anlatanda olmamıştı ki dinleyeyim.Bir cümle hatırlıyorum sadece uzaklardan gelen '' sakin ol,yakında geçer''.Bu da kurallardan biriydi sanırım,duyuyorsan bu cümleye karşılık '' hep geçiyor'' dediğimi bilmeni istiyorum.
Tam yakaladığımı sandığım an kenarından köşesinden uçurtmayı,ipin elimde kaldığını ve uçurtmaya hakim olmanın bir sonra ki bahara kaldığını anlamam geç olmuyor.Özgürlüğüne gidiyor ve ben özgür kalmayı istediğim yolları arşınlamaya devam ediyorum özgür olma düşüncesiyle...Özgürlük;mutluluk dünyamda.Mutlu olduğumda özgür;özgür olduğumda mutlu hissediyorum hissediyorum da,şu sonu gelmez oyunu bir türlü oynayamıyorum...

21 Eki 2009

ßişey olsun aniden...


ßişey olsun aniden ve ßen düne qöre inanılmaz mutlu hissedeyim kendimi...Küçücük bir çocuk olayım mesela,içimde ki her yaramazlığı dışarıya çıkartıyım,aklımdan qeçen tüm oyunları ßir ßir sıralayayım ve öyle bir kahkaha atayım ki herzaman olduqu qißi...herkes dönüp ßaksın...Ya da çok yaqmur yaqsın ßuqün,ßir kaçamakla dışarı sıyrılayım ,ıslanayım iliklerime kadar ve tüm olumsuzlukları yaqmura ßırakayım...

7 Eki 2009

qüne düşülen notlar

♥ aklına eseni yap ♥ yaparken kural tanıma ♥ anı yaşa
♥ ♥ ♥ kızmıyorum artık ! ßakıyorum...seçiyorum...qülüyorum...qeçiyorum...:) ♥ ♥ ♥
qiden qider;kalan sahalar ßenimm
♥ ♥ ♥
(:

7 Ağu 2009

Yazgülü Aldoğan/KİRALIK ADAM

''Bir kadınla erkeğin birbirini anlaması,birbirini istemesi,birbiriyle anlaşması,birbirlerini çok seviyor olsalar bile neden bu kadar zor?'' diye düşündü Hayal.Evet,Uğur'u seviyordu,onunla sevişmekten zevk alıyordu ama niye her sevişmelerinde sorun çıkıyordu?Birbirlerini bu kadar sever ve vazgeçemezken neden yatakta da,hayatta da anlaşamıyorlardı?Uğur ve Hayal mi anlaşamıyordu,yoksa ta başından beri Adem'le Havva da mı anlaşamamıştı?
demiş,Yazgülü Aldoğan...

O kadar sıradışı bir başlangıç ve o kadar büyüleyici,çilek kokulu bir aşk ilişkisi ki,insan okurken sadece ''yaşamalıyım'' diyebiliyor.Gülüyor,eğleniyor,istiyor,kokusunu içine çekiyor aşkın her satırında.Hayal ve Gerçek'in tam ortasında gidip geliyor ve kapanışı Gerçek'le yapmak zorunda kalıyor ama hayat bunu istiyor diye değil,Hayal bunu istiyor diye...
Gözlerimin dolu dolu olduğu,boğazımın düğümlendiği kitapları seviyorum da,Kiralık Adam biraz daha etkiledi beni sanki.Kapağa bakıldığında dans okulu içerikli ya da anlamlandırılamayan karmaşık bir içerik geliyor akla belki de.Oysa Kiralık Adam,gerçekten de kiralık.Bir refakatçi,eski bir bankacı ve hatta terapist en yumuşatılmış isimlendirilmeyle!Ve aşık olunası ve yaşanılası...
Kitabı okurken en sevdiğim kısımdan bir alıntı yapmak istedim yazım için;
...''Seni görmek istedim evet'',dedi Hayal,belli belirsiz bir sesle.''Ama gecenin bu saatinde böyle aniden mi,hazırlıksız?''
''Neye hazırlanmak gerekiyor?''dedi Uğur,iplerin elinde olduğunu hissetmişti.''Beni görmek istediğine göre hazırsın demektir.Aşka hazırlanmak gerekmiyor.''

Tüm beğenimle tavsiye ettiğim kitaplardan biri daha Kiralık Adam...

5 Ağu 2009

Başlıksız bu defa...

Adın yağmur damlalarının bende ki ismine denkti ve sen herşeyden bihaber uyuyordun belki de şu sıra.Dokunmak isteyipte dokunamamanın verdiği huzursuzlukla,tanımadık bir tenin biçimlendirmesini yapmaya çalışırken buluyorum kendimi ve peşin sıra hükümler giydiriyorum en olmadık kişilere ve alakasızlar da aynı zamanda kurguladığım zamanla...
Tüm çıkmazlar bir delik bulup sana çıkmaya çalışırken,ben hepsini gerçeklerimle kapamaya çalışıyorum.Yalan söyledim şuan...Kapamak aklımın ucundan bile geçmezken,tüm kurallara inat seni yaşamaya devam ediyorum.
Ve sensiz,ve sesini duymadan,ve görmeden ve...ve...
Seni sensiz yaşamaya çalışırken o kadar çok ''ve'' ekleyebilirim ki...

(03.08.09/23.50)

......

Birbirine çok ta muntazam dizilmemiş taşların döşendiği bir caddenin ortasında oturuyorum,elimde renkli tebeşirlerim ve ne çizeceğimi kestiremeden görüntü kirliliği yaratıyorum,var olanı yetmezmiş gibi.Seni hissediyorum her renkte ve her renge anlamlar yüklüyorum.
Sarı,sensin...
Pembe,yine sen...
Mor,düşünüyorum da o da sana çıkıyor...
Sen hangi anlamdasın peki?
Bakıyorum şöyle bir zihnimdekine,sende var olmayan tüm anlamları aslında ben sana yüklemişim ve onları senden alınca,sen aslında sadece isminden ibaretmişsin.

(05.08.09/17.38)

3 Ağu 2009

Hande Altaylı/MARAZ

Uzun zamandır (yaklaşık 4 ay) bıraktığım okuma alışkanlığımı,başka şeyleri bıraktığımda kazanmam tuhaf gelmedi bana.Nedense nokta koyduğum zamanlarımın başlangıcı olmuştur kitap okumak.Cumartesi günü dolaşırken girdiğim bir pasaj ve pasaj içinde rastladığım kitabevinden aldığım kitaplardan biri olan MARAZ...Yazarı;Hande Altaylı.

Daha arkasını okumadan,ön kapakta yazılı olan cümle beni çekmişti;
''Bir merdivene oturmuş ağlıyordun.Saçların darmadağın.Yanına oturup neyin var diye sordum,kalbimde delik var dedin.Çok uğraştım ama niye ağladığını söylemedin,sadece kalbimde bir delik var deyip durdun.''
Kitabın arkasını çevirdiğimde,kitabı bırakmamamı sağlayan diğer cümleler ise şunlardı;
''Bazen hayatın sigortadsı atar;ışıklar söner ve her yer karanlığa gömülür.Sesler seslere,nefesler nefeslere karışır;doğrular yalana bulanır.Gözbebekleri büyür,gözbebekleri küçülür...''
...
''...Çocukken dünya kocaman bir oyun bahçesiydi ve senindi.Bilinmezdi,heyecanlıydı ve hayal kurabildiğin ölçüde sana aitti.Geleceği bilmiyordun ama onu gönlünce şekillendirebileceğine inancın vardı.Her şey ama her şey bir ihtimaldi.Dünyayı güzel kılan da,işte o ihtimallerdi.''
''Yaşlanmak ise ihtimallerin azalmasıydı.Sahip olamayacağını bilerek bakmaktı etrafa,geçmiş olsun demekti.Asla o kitaptaki adam ya da kadın olamazdın artık.'Sınırlı mutluluklar dönemine hoş geldiniz' yazan görünmez bir tabelanın altından geçerdin!''
Bir cenaze ile başlayan ve ardı arkası kesilmeyen olumsuzluklar sürüsü.Biraz benden,biraz sizden hepimizden bir kaç cümle var kitapta...Okurken en çok aklımdan geçen ''hep arka arkaya gelir ya zaten kötü şeyler'' cümlesi oldu ve çevirdiğim her sayfa da bunu tastiklercesine devam etti.Aralarda gülümsemedim değil ama o aralar o kadar arada kalmıştı ki,kitabın arka kapağını kapattığımda içimde tarifsiz bir hüzün bıraktı.
İyi ki okudum,iyi ki hissettim dediğim bir kitap oldu Maraz,tavsiye ediyorum.

16 Tem 2009

Sıradan görünen ve aslında hiçte sıradan olmayan bir sabahta...

Bir yudumda içmek huzuru ve arkasından gelebilme ihtimali yüksek olan huzursuzluğu yudumlamak...
Şimdi ben miyim farkında olmadan yaşayan yoksa yaşadığımın farkında olmadan hoyratça geçen zaman mı benimle inatlaşıp duran...

26 Nis 2009

Üç nokta...

''Tek geceye sığan karmaşık duyguların ardından bir alışıla gelmiş düzen oturdu yine günüme.Duygular tuhaf,duygular deli,duygular fırtınaya yakalanmış iki başıboş serseri.Fırtına ertesi sessizliğinde ise olabilidiğince sakin ve olabildiğince dengeli...''

diye düşünürken Marla bir yandan da çayını yudumluyordu masasında.Birşeyler karalama isteği ile yukarıda ki satırları dökmeye başladı klavyesinden ekrana ama devamı gelmedi bir türlü,sonunu getiremedi diğer yazdığı yazılar gibi.Düşündü...Aslında çok normaldi,öncesi ve sonrası olmayan herşey ortada bir yerlerde dolaşırdı bazı zamanlar ve ertesinde sadece geriye üç nokta bırakırdı belki bir gün devamı gelir diye...
Şimdi sonunu getiremediği yazının bitiş kısmına denk gelen sadece yanyana gibi görünen ama arasında km.ler olan üç küçük noktaydı...
Onlarda yerlerini hemen aldı....

4 Nis 2009

Aklımdan geçen ilk kelimeler ve...

İçimi kıpır kıpır yapan bir müziğin gecenin tam yarımında telefonumda belirmesi,dahası bunun bugüne dair ikinci tını oluşu ve her açtığımda aşkın ötesine taşıması hücrelerimi oldukça hoşuma gidiyor.Kapattığım an telefonu,bir süreliğine hayatla olan görüşmemi de kesiyorum sanki ve içimde kopan tatlı fırtınayı izliyorum.
Daha önce söylememiştim değil mi,artık içinde sen olduğun için daha bir aşığım özlem bulutları gönderdiğim şehre.
Şimdi söyle bakalım,şehri mi bana getireceksin yoksa beni mi çekeceksin şehrine?
02.04.2009/00.28

Sevgili Nily,''aklına gelen ilk kelimeler ile bir yazı yaz'' konulu bir mim pasladı bana ve o an aklıma gelen kelimeleri birleştirdiğimde ortaya bu kısa yazı çıktı.Kendisine çok teşekkür ediyorum ve bende kabul ederse Banadair Berrin'e paslıyorum.
Herkes için mutlu bir haftasonu olsun...

1 Nis 2009

Sıradan sayılabilecek kadar sıradan bir yazı...

Güneşli havanın tam tersine bulutlar dolmuş günüme.Oldum olası sevmem güneşi,bütün karmaşık denklemlerim ve düğüm olmuş ruh halim bu havaya denk gelir nedense.Kalktığımdan beri ne yapıp yapmayacağıma,adım atıp atmayacağıma hatta bişey içip içmeyeceğime dair çelişkiler yaşayan enteresan bir fikir karmaşasına sahip olsam da,araya ikişer dakikalık mutlu ruh hali de kaynamıyor değil.Şu iyinin yanında aynı eş değerde kötüyü de yaşayabilme ihtimalini keşfettiğim andan beri,birbirine pararlel gidiyor iyi-kötü durumu:)Keşfetmemeliymişim dediğim nadir noktalardan oldu kendisi:)
3-4 müzik ekledim ard arda dinliyorum.Hepsi de son dönemlerime damga vuran parçalar,daha dibe çökeceğim diye düşünüyorsanız bu parçalarla yanılıyorsunuz:)Dinlemek huzur veriyor,yine de boğazımda ki düğümler gitmiş değil.Belki birkaç tane daha ekleniyor üstüne ama huzurluyum müziğin tınısında,değiyor.
Çok uzaklarda olmak ve tepeden bakmak geldi içimden sevdiğim şehre.Bir de elimde bol coffee mate dökülmüş nescafem olursa çok sevineceğim.Yavaş yavaş kararan havayla daha çok oksijeni barındıracağım içimde ve ışıklar arasına saklanmış mutlulukları keşfetmeye çalışacağım.Keşfederim biliyorum ufacık detaylarda gizli olsalar da,çünkü küçük bir çikolata paketi sevinci kadar büyük görünüyorlar bakmasını bildiğinizde...
2 kaşık pasifflora+yarın ne giyeceğime dair verdiğim karar+odaklanmamaya odaklanmak isteğiyle bir günü kapatıyorum şimdi.
Nisan ayının ilk postu ile herkese içten bir MERHABA...

31 Mar 2009

Noktalı mim :)

Bir sitede bloguna rastladığım ve cevaplamış olduğu mim ile çocukluğuma döndüğüm sevgili Neslihan,beğenim üzerine mimine beni de eklemiş,kendisine teşekkür ederek keyifle yanıtlamaya başlıyorum.

1.Çocukken .......... kaçırdım.

Çocukken bizimkiler dizisini kaçırdım.Çünkü hep okulum ve annemin dsiplin anlayışı nedeniyle erken yatmak durumundaydım.
2.Çocukken........yoksundum.
Çocukken kitap okuma zevkinden yoksundum.
3.Çocukken ........ yaralanmış olabilirim.
Çocukken hız yapmayı sevdiğimden bisikletten düşüp yaralanmış olabilirim:)
4.Çocukken ........ olmayı hayal ederdim.
Çocukken gelin olmayı hayal ederdim.İlk okul öğretmenimiz herkese ilerde ne olacaksınız diye sorduğunda ben gelin olacağım demişim:)
5.Çocukken ....... isterdim.
Çocukken hep oyun oynamak isterdim.
6.Evimizde asla yeterli ....... olmadı.
Evimizde asla yeterli abur cubur olmadı.
7.Çocukken daha fazla .......... ihtiyaç duyardım.
Çocukken daha fazla arkadaşa ihtiyaç duyardım,şimdi çok olmasının önemli olmadığını keşfettim.
8.Bir daha asla ........... göremeyeceğim için üzgünüm.
Bir daha asla anneannemi göremeyeceğim için üzgünüm.İsterdim ki büyüdüğüm dönemlerimde de çocukluğumda olduğu gibi yanımda olsun.
9.Yıllar boyunca ......... merak ettim.
Yıllar boyunca ne zaman uslanacağımı merak ettim,hala etmekteyim:)
10. .......... kaybımdan dolayı hep kendimi suçladım.
Öğrenim kaybımdan dolayı hep kendimi suçladım.

Bu sevimli mimi kabul ederlerse,Muhabbet Çiçeği ve Kalemimin Ucu'na paslıyorum,sevgiler...

30 Mar 2009

Minik Erkeğim'e.../30.03.06

Rüya gibi gerçek üstü bir duygu yayıyor varlığın her günüme ve her günümün sabahında senin sesinin yankılandığı bir evde güne uyanmak;en olumsuz günlerime dahi ayrı bir renk katıyor...Dünyanın en güzel elleri,en sevimli ayakları,en yumuşak teni senin ki...
Seni öpmeye hiçbir zaman doyamayacağım...
''Minik Erkeğim''
İyi ki doğdun ve iyi ki varsın...

30.03.09

28 Mar 2009

Bir gece yarısı...

Şimdi bir sahil kasabasında söndürmüş olsam feneri
Hayatın tüm renkleri grileşmişken,senin gelişinle en güzel halini alsa
Gecenin yüzüme vuran ışıkları aşkın yüzünü gösterse
Bir deli rüzgar esse ve tüm sarhoşluğun bana geçse usulca

Aşka aşık bir varlığın nasıl aşık olabildiği hakkında bir kitap yazmaya başlasam
Okunup okunmamasından çok anlaşılıp anlaşılmaması olsa kaygım
Beni düşündüğünü bilerek ve bende olduğunu
Seni düşünmeye devam etsem ama üzülmesem,olmayacağına odaklanmasam,akışına bıraksam

Gecenin bir vakti çalan telefonla zaten aklımda olan sen daha bir doldurmasan benliğimi
Yatağımdan kalkıp iki satır bişey karalamak adına almasam masamdaki yerimi
Slow bir müzik açmasam mesela eşlik etsin diye
Ve hiç istemediğim kadar şarap içmek istemesem şerefimize...

Bu kadar dakikalarımda olmasan
Hatta saniyelerimi çalmasan buna bile bile izin veriyor olsam da
Hayatımı bu denli ele geçirmiş durumda olmasan bilmesen de
Ve akıllı ruhumu en deli çağıma döndürmemek adına benliğimi sarmasan...

01:37:19 ve 02:37:49 zamanları telefonuma baktığımda beni bu denli şaşırtmasa
Ya da bu kadar incelemesem aşkın yarattığı incelikleri
Ufak şeylere büyük anlamlar yüklemesem
Bundan duyduğum mutluluğu görmezden gelsem...

Ya da bunların hepsini zihnimden silip bir gün;
Herşeye rağmen lodosuna yenik düşsem
Hızlı bir manevra ile sana gelsem
Herşeye rağmen ''Herşeyim'' desem
Ve geri dönüş yolu tamamen kapanmış olsa...

22 Mar 2009

Kırmızı Ev (Bölüm 7)

Mutfakta son hazırlıklarımı tamamlarken bir yandan da kızlara talimatlar veriyordum akşamla ilgili.Direk söylememiştim fakat birşeyler konuşulacağından haberdarlardı.Mutfaktan yemek odasına eksikleri taşırken sürekli bir kikirdeme halinde oldukları gözümden kaçmadı ve açıkçası birşeyler sezinlemiş olma ihtimalleri bir nebze de olsa içimi rahatlattı.
Frida çalan kapıya bakarken,bizde son birkaç şeyi masaya taşıyorduk.Maribel ve Jansın ile kısa bir hal hatır sorma merasiminden sonra hep beraber masaya geçtik.Kızların okulundan,Angels Cafe'den biraz bizden biraz Jansın'dan bahsederken yemeği yarılamıştık bile.Yakın zamanda cafede bir organizasyon düzenlemeyi planlıyorduk Maribel'la.Tam olarak neyin nasıl olacağını oturtmamıştık ve hazır Jansın'da aramızdayken fikir alış-verişini yapma şansını yakaladık.Taşları iyice yerine oturttuğumuzda hem davetiyeleri basacaktık hem de o geceye özel bir kısa film düzenleyecektik.
-Aslında tam olarak nasıl bir içeriğe sahip olacağına karar veremedik ama hem özel hem de ilginç olmasını istiyoruz.
-Angels Cafe'nin yıldönümüne dair birşey olacağından yakın bulduğumuz dostları çağırmak en iyisi diye düşünüyorum ben,dedi Jansın.
-Tarih belli mi? diye sordu Alin.
-Aslında benim aklımda bir tarih var fakat henüz kimseyle paylaşmayı düşünmüyorum,tam anlamıyla bir sürpriz,dedim muzipce...
Maribel en sonunda konuya girmek için gereken adımı atma cesaretinde bulunmuşken,Frida'nın ahenkli bir ses tonuyla -sanırım biraz da annesini rahatlatmak amacıyla- ağzından çıkan cümle hepimizi biraz şaşırttı,biraz gülümsetti;
-Tamam anne,benim açımdan birlikteliğinizin evilik ile devam etmesinde bir sorun yok.Bunu söylemek için neden bu kadar stress yaşadınız onu da pek bilmiyorum ama ben zaten başından beri böyle bir karara yol alabileceğinizi biliyordum,hatta son günlerde Alin ile aramızda da konuştuk,değil mi Alin?
-Aaa evet konuştuk,hatta Frida kendi için lame bir elbise bile beğendi dedi gülerek...
O gergin,stressli havasından kurtulan Maribel cümlelerini toparlayıp böyle düşündüğüne çok sevindiğini ama lame bir elbise için söz veremeyeceğini söyledi tebessümle.Nedense lame rengin kızını olduğundan yaşça büyük göstereceğini düşünüyordu ve yaptıkları alışverişlerde bu renge yer vermemek adına yoğun uğraşlar veriyordu,küçük kızının büyümüş olabileceği korkusu mu taşıyordu bilemiyorum:)
Yemekten sonra tatlı faslı ve Jansın'ın birbirinden güzel esprileriyle eğlenceli bir akşam yemeğini noktalıyorduk.Kızlar odalarına çıktıktan sonra,Angels Cafe'de düzenleyeceğimiz organizasyon üzerine biraz daha konuşup Jansın'ı yolcu ettik ve Maribel ile her akşam yaptığımız gibi kahvelerimizi alıp minderlerin üzerine attık kendimizi...
-Aslına bakarsan Frida'nın bu kadar olgun yaklaşacağını düşünmemiştim hiç,ikili bağımıza bir üçüncü kişiyi eklemek onun açısından kolay olmamalı.
-Zaten kolay değil ki hele de babası hayattayken ama bu konulara mantıklı bakmayı ona yükleyen sensin biliyorsun,o nedenle çok şaşırmamak lazım bu olumlu ve olgun yaklaşımına.Ayrıca sen ne kadar lame elbiseye karşı çıksan da bu Frida'nın artık büyümüş olduğu gerçeğini değiştirmez,dedim gülerek...
-Haklısın değiştirmez ama yine de lame elbiseyi unutun!

Aslında bir şeye taktığında devam ettirmek gibi bir yapısı yoktu Maribel'ın.İnatçı değildi,aksine oldukça uyumluydu,ılımlıydı.
Başlarda fethedilmesi zor gibi görünse de,fethettikten sonra kapılarını sonuna kadar açardı.Yani aslında lame rengini kabul ettirmesi zor değildi O'na...Zor olan Frida'nın artık büyümüş olduğunu görmesini sağlamaktı.

(Devam edecek...)

19 Mar 2009

Uğurlar ola ey sevgili!

En sonunda buldum neden sabah uyanmak istemediğimi
Geceleri ruhuna dokunma çabası değilde
Uyandığımda yanımda bulamamak bunun bende ki sebebi.
Hani hiç bitmez denir ya başlarken yol
Bir gün bitecek olması ile yüzleşememe korkusu belki de sıkı sıkı kapatmak isteyişimin nedeni gözlerimi.

Bir dokunuş yetiyor bazen
Bir temasla tüm dünya hızlı dönmeye başlıyor,başlıyor da aynı hızla tükeniyor sıfırdan başlayışlar.
Şimdi durup düşünüyorsan ya da içtiğin 70 cc lik arpa suyunda damağında ki tatta buluyorsan beni
Çok uzak sayılmam sana,hatta hiç gitmemişimdir belki.
Turuncu bir köşenin sessizliğindeyimdir,elimde kupam
Tüm sessizliğimle izlemekteyimdir nasıl yok olduğunu,bittiğini...

Her akşam bir kadehte buluşalım istersen?
Havaya kaldır şerefe de,artık neyin şerefine kaldırıyorsan kadehini...
Ayrı yollarda yürürken belki ayrı dilekler tutarız
Bir bakmışız ki tutmuş dileğimiz,
Dudağımızda belli belirsiz bir tebessüm,sessizce göz kırparız.

Ve dileğin ne olursa olsun şehrinin her yağmurunda hatırlarsın beni
Geçmişte kalan sayfalarda bir yerlerde hala aşkı yaşıyorsan,geriye dönüp bakarsın.
''Biliyorum tuttuğun dileği,hadi söyle'' deyişimi duyamazsın o an
İçin acır biliyorum,
Çünkü sen sandığın kadar aşkı yitirmiş olamazsın...

Şimdi bu gidişime dair nedenleri aralıksız soruyorsan bir gece yarısı kendine,
Uzaklardan defalarca cevapladığımı bil odamın en sessizliğinde.
Bazen yolun sonu görünür de biz bakmayı bilmeyiz ya da bakarız görmeyiz,
İşte sen o ışığı kendi ellerinle yaktın gözlerimde...

Sen çıkış o tarafta dedin,ben gittim!
Sen gitme demedin,bense her zaman ki asiliğime tezat,
Bu kez senin sözünü dinledim!

Uğurlar ola ey sevgili!
Artı ya da eksi yaşanmışlıklara şimdi uğurlar ola...

17 Mar 2009

Kalbini engelleme,engelleri kaldır!

Siz… Her gün, sokağa çıktığınızda kaç tane engelli ile karşılaşıyorsunuz?

Karşılaştığınızda ne düşünüyorsunuz? Bir şey düşünüyor musunuz?

Türkiye nüfusunun yüzde kaçı engelli biliyor musunuz?

Onların nasıl yaşa(yama)dıklarını?

Peki sokakta bir engelli görmek için kaç engeliniz var hiç düşündünüz mü?
Eğer "bir engel de ben olmayayım" diyorsanız;
http://www.engellerikaldir.com 'a girerek destekleyenlere kendi adınızı ekleyerek hassasiyetinizi gösterebilir, facebook statünüze ve msn iletinize web site adresini yazabilir, blog veya sahip olduğunuz mecralarda yer verebilir, konu hakkında fikir ve önerilerinizi mail atabilir, sponsor olabileceğini düşündüğünüz tanıdıklarınızla konuyu paylaşabilirsiniz.
Engelsiz engelli olmak istemiyorsanız lütfen empati yaparak her sağlıklı kişinin potansiyel engelli olma ihtimalini düşünerek mail listenizdeki herkesle paylaşın.
www.Engellerikaldir.com

şeklinde bir mail geldi Rodin Alper Bingöl'den mailboxıma.Okudum ve bir süre sonra geri dönüş yaptım her duyarlı insanın yapacağı gibi.Yapmak istediklerine,amacına,bu fikrin nasıl doğduğuna dair birçok şeyi konuştuk.Konuştukça bu işin ne kadar mantığında olduğunu farkettim ve ne kadar çaba sarfettiğini/sarfedeceğini.Sahiplendim diyebilirim,birşeyler yapmayı çok istedim ve hala da yapabileceğim şeyler doğrultusunda yanında olmaya hazırım bu duyarlılığı için.

Şimdi biz,hepimiz neler yapabiliriz?
*Örneğin bir sticker ekleyebiliriz bloglarımıza ve haberdar olmayan ziyaretçilerimizin farkındalığını sağlayabiliriz ya da içimizden nasıl ne şekilde ifade etmek geliyorsa kaleme alıp daha yüzlerce kişiye ulaştırabiliriz bu çabayı,bunu yaparak ufakta olsa bir katkıda bulunmuş olabiliriz mesela...
*Yazıyı kopyalayarak,messenger listemizdekilere forward edebiliriz ve onlardan da başkalarına forward edilip yine yüzlerce kişiye ulaşacağı umudu yakalayabiliriz bugünümüze dair...

Hatta bir çay ya da kahve eşliğinde düşünebiliriz,soru sorabiliriz kendimize;dışarıya adım attığımızda bir engelli gördüğümüzde ne hissediyoruz?Ne düşünüyoruz?Alper'in çok sarsıcı bir sorusu var mesela,''Birşey düşünüyor muyuz''?

Şehrin karmaşasından,içimizde alt üst olan duygularımızdan,hayatın zor dediğimiz şartlarından birşey göremez hale mi geldik acaba?
Bu karmaşık,zor dediğimiz şeylerin aslında bize ne çok mutluluk kattığını anlayabiliyor muyuz?
Örneğin şehrin trafiğini çekebilecek kadar araba kullanıyoruz,direksiyonu tutacak kadar görüyor gözlerimiz;dışarda bulunan o kalabalığa,hani çoğu zaman offf! dediğimiz kalabalığa karışabilme gibi bir artımız var çünkü bizi o ortama götürebilecek uzuvlara sahibiz ya da hayatın zor dediğimiz şartları için çaba sarfedebilecek gücümüz var en azından,birşeyler yapma fırsatımız var.Ve bunu tüm bedenimizi ortaya koyarak yapma gibi bir durumumuz var,ya olmasaydı?

Düşünüyorum şimdi,tam olarak anlayamasam da,kendi hayatımdan yola çıkarak küçük bir bedenden kelime duyamamanın üzerimde ki etkisi ile işitme engellilerin yüreğini anlayabiliyorum.Yürüyememenin insanda nasıl bir psikoloji yaratabileceği duygusunun hassaslığına sahibim yakınen,almak isteyip alamamanın,görmek isteyip görememenin ki en yakınından başlar gözünü ilk açtığında görmek;nasıl büyük bir boşluk olduğunu,insanı dolu dolu hüzün doruğuna çıkarttığına ve aynı anda nasıl dibe vurdurduğuna hakimim...
Bir özel çocuk annesi olarak durumun hassasiyetini,ben ve benim gibi olan ebeveynleri nasıl etkilediğini biliyorum.Bu yüzden bu konuda çevremizde olan ya da ulaşabileceğimiz her özel insana ulaşmaya,yolda gördüğümüz özel insanlara eğer mümkünse yardım etmeye,en azından selamı ya da yüzünüzde beliren bir gülümsemeyi esirgememeye davet ediyorum herkesi...
Bazen tek bir gülücük,tüm dünyayı fethedebilir güçte oluyor,sizde inanın.

Şimdi şöyle bir düşündüğünüzde farkında mısınız sahip olduğumuz şeylerle neler yapabileceğimizin?
Yolda yürümenin dahi bizim özgürlüğümüz olduğunun?
Bu özgürlüğe sahip olamayan bir insanın hayata tutunma çabasının,pozitif bakabilme isteğinin,bakamayışının,yıkılışının belki?
Farkında mısınız?

Tüm blog listemdeki arkadaşlarımdan bu konuya dair destek olmalarını bekliyorum,birşekilde adım atmalarını,bloglarında yer vermelerini,neler yapabilecekleri konusunda iletişime geçmelerini...Artık elimizden ve yüreğimizden ne kadarı geliyorsa...

Rodin Alper Bingöl'e ve çalışmalarına dair;
http://engellerikaldir.com/ / http://www.engellerikaldir.com/blog/
Bu link ile ulaşmak istediğiniz her türlü bilgiye ulaşabilir,
05322507989
bu numaradan kendisiyle iletişime geçebilirsiniz.


Sevgiler hepinize...


13 Mar 2009

Kırmızı Ev (Bölüm 6)

Bu saatte kim olabilir diye birbirimize bakıyorduk Maribel'la.Kapı o kadar hızlı çalıyordu ki biraz daha geç kalırsanız yıkılacak sinyalleri veriyordu sanki.Koşar adımlarla kapıya yöneldik ve kapıyı açmamızla şaşkınlığın doruklarında dolaşmamız bir oldu.

Lapa lapa yağan kara inat karşımızda duran üç delikanlı yıllar öncesinden kalan ve Maribel'in en sevdiği parça olan Shape of my heart'ı çalıyordu.Ne olduğunu anlamak için Maribel bir iki adımla merdivenlere yürüdüğünde Jansın'ı gördü;ellerinde kocaman bir gül demeti ve karın üzerine gül yapraklarıyla yazdığı kısa bir soru;''Benimle evlenir misin?'' ...

O an cevap verip vermemek arasında kaldı Maribel.Yalınayak olmasına aldırmadan Jansın'ın yanına gitti ve hiçbirşey söylemeden sıkıca sarıldı.''Biraz daha bu soğuk gecede romantik dakikalarınıza devam ederseniz hasta olacaksınız'' dedim bir anne edasıyla.Hep beraber içeriye girdik ve yarım kalan kahvelerimizi tazeleyip sabahın ilk ışıklarına kadar güldük,eğlendik,hayal kurduk.Maribel'ın gelinliğinden tutunda,benim giyeceğim giysiye;nikah organizasyonundan tutunda çalacak müziklere kadar herşeyi bir bir ele aldık espriyle.En çok üzerinde durduğumuz konu ise Frida'nın buna nasıl yaklaşacağıydı.Tamam,annesi ve Jansın'ın arasında ki duygu yoğunluğundan haberdardı ama birlikte yaşayabilme ihtimalini hiç aklından geçirmiş miydi bilemiyoruz.


Her sabah olduğu gibi kahvaltılarımızı yapıp dağıldık birer birer.Kızlar okullarına gittiler,benim evle ilgili halletmem gereken bir kaç fatura işim vardı.Maribel ise önce cafeye uğrayacak,oradan da Jansın ile birlikte Frida'ya bunu nasıl anlatmaları gerektiğini konuşmak için bir yerlere gideceklerdi.Fatura işlerimi hallettikten sonra cafeye geçtim. Bişeyler atıştırıken akşam için ne yemek hazırlayacağımı düşünüyordum ki aklıma güzel bir fikir geldi.Vakit kaybetmeden telefona sarıldım.
-Efendimmm,diye açtı en sevimli haliyle.
-Merhabalar nerelerdesiniz bakalım?
-jansın'la beraber kütük eve geldik,ılımlı bir nokta bulmaya çalışıyoruz konuya giriş yapabilmek için,bir yandan da çok sevdiğim kakaolu muffinslere boğulmuş durumdayım:)Sen ne yapıyorsun,fatura işini halledebildin mi?
-Hallettim,sabah erken gitmenin olumlu bir yansıması oldu işimin erken bitmesi.Şimdi cafedeyim ve akşam için bir ısınma turu atmanıza yardımcı olacak plan geliştiriyorum.Eve geçip yemeği hazırlamaya başlayacağım,diyorum ki Jansın'da bu akşam bizimle yese?Hem yemek esnasında almış olduğunuz karara dair ufak ufak hazırlık cümleleride kurma şansı yakalamış olursunuz,ne diyorsun?
-Bence harika bir fikir bu.Jansın'la da konuşup kesinleştirdiğimizde telefon açarım.
-Tamam,haberleşelim o halde birazdan çıkacağım cafeden,öpüyorum.
-Bende...

Kahvemide içip,cafeden çıktığımda ince ince yağmur başlamıştı.Her zaman ki gibi şemsiyem yoktu yanımda,pek sevmezdim taşımayı ve aslında sevmediğim şey yağmurda kuru kalmanın ta kendisiydi belki de...Islandım ama şehrimin diğer yağmurlarına nazaran daha az...Beklediğim telefonu cevapladıktan sonra aklımda binbir adet düşünce ve binbir adet soru işareti ile içeri girdiğim marketten torbalarla çıktım.Çok özenmiş görünmeme adına,klasik bir menü vardı aklımda;
Domates Çorbası
Fırında soslu tavuk ve patates
Çiftlik Pilavı
Salata
ve tatlı olarakta
hepimizin pek sevdiği Tiramisu...


(Devam edecek...)

9 Mar 2009

Mutluluk...!

Hani hiç kimseyi umursamadığın dönemler olur ya,hani en deli haline büründüğün;işte mutluluk o anda aklına gelen herşeyi layığıyla yapabilme gücünü kendinde bulmaktır.
Kalabalığın içine usulca sızmaktır bazen ve avucunda tuttuğun bir elma şekerinin tadını almaktır dakikalarca...
Yağmura kendini bırakmaktır ve bunu yaparken de ruhunu özgür bırakmaktır,iliklerine kadar ıslanmayı göze alarak...
Bir adım atmaktır bazen nereye yöneleceğini bilmeden ve bu bekleyişte yaşanılan heyecanı en doruğa çıkarmaktır.
İlkleri zamana yayarken yaşanılan sabırsızlıktır mutluluk,sabretmeyi öğrenebilmektir,sabretmeyi öğrenebilme çabasındayken sabırsızlığın güzelliğini yaşamaktır.
İçinden geldiği gibi kelimeleri süslemektir yazarken ve yaşamının anlamlarını yüklemektir her harfe.Ama açıkça ama saklayarak kendini yaşatmaktır cümlelerinde...
Öyle birşey ki Mutluluk,bazen rimel sürerken yaşadığın telaşta saklıdır bazen acele bir giysi seçiminde:)
Bazen sınır tanımamaktır,bazen sınır koymaktır delice bir istekle.
Mutluluk öyle birşey ki;
Kimi zaman bir bira köpüğündedir tadı,kimi zaman şekersiz bir kahvede...

Ve herşeye rağmen tek bir şeye bağlıdır Mutluluğu duyumsamak,aynada hergün gördüğümüz yüze gülümsemeyi bilmemize...
Sevgili Nily'nin bana gönderdiği mutluluk konulu mim'i bu şekilde yazmayı uygun buldum.Öncelikle kendisine yazmama vesile olduğundan dolayı teşekkür ediyorum.Banadair,Chaotic Gönderiler ve Düş hekimi kabul ederseniz size paslıyorum;
Mutluluk sizce....?

3 Mar 2009

Gel-Git Saatler

Yine bir gel-git yaşanıyor belirsiz saatler seni gösterdiğinde.
Eskiye dair bir tını kulağımda.
Elveda denmişken sokağına,merhaba deyişin heyecanı aklımda...

Bir romanın özetinden olsa gerek şu dakikaya düşen muhtemel düşünceler.Oysa çokta önemli değil artık kapağını dahi aralamak.Önsözün cümlelerini hatırlamak neyse de,son sözün akla gelişi sadece gereksizce tekrarlamak...

Şimdi bir otel odasında,bir sahil kasabasında,bir evin en kuytu köşesinde ya da sokağın ıssızlığında...
Sarılmak istediğin bir bedene
Tutmak istediğin bir ele
Başını dayamak istediğin bir omuza
Uyuyabilmek için huzur duyacağın sıcaklığa rastlama çabasındaysan;
Bir otobüs durağına benzet kendini ve saatine bak bilinçsizce.
O bilinçsizliğinden sıyrılıp kafanı kaldırdığın an
Sadece selam çak nereye gittiğini bilmeden ve el salla kaybettiğine...


27 Şub 2009

Sözlüye kalktım!

Sen hiç öğretmenine aşık oldun mu:D
demiş kend!mden ger!ye,okuduktan sonra söyle bakalım sözlüden geçtim mi kaldım mı:)

Ben hiç öğretmenime aşık olmadım ama ilginç bir anım yok anlamına gelmez bu.
Lisedeyken bir coğrafya öğretmenimiz vardı,ismi Tamer Şahin.Tüm kızlar hayrandı kendisine.Cilve yapanlar,bizim katta nöbetçi olduğunda etrafına doluşanlar,kırıta kırıta dersten çıkmak için izin isteyenler...Bu örnekleri çoğaltabilirim!(bu cümleyi bugün pek sevdim:).Neyse,lisede toplantılarıma annem geliyordu,her konuda kendisi bilgilendiriliyordu ve hatta bu konulara ''kızınız istiklal marşına inmedi'' '' kızınız bugün son derse girmedi'' ''kızınız.......'' gibi adımlarımda dahil oldu hep!Ee annem boşuna demiyor sayende okul idaresiyle akraba olduk!
Veli toplantılarımdan birinden döndüğünde annem anlatıyor;''Aylin sınıfa girdik,masanın karşısında ki sıraya oturdum.Hocalarınız teker teker girip çıktılar fakat bir tanesi,şimdi adını hatırlamıyorum,tüm öğrencileri sadece bana anlattı.'' ''Nasıl yani?'' ''Ne bileyim kızım,sürekli baktı baktı durdu,kesin senden çok şikayeti vardı,kızım sana söylüyorum gelinim sen anlaya getirdi durumu'' ''Yok canım''...derken veli toplantısı fırçası geçti gitti ve günlerden Pazartesi...Teneffüs oldu,katımızda da sevgili hocamız Tamer Şahin nöbetçi.Bizde 2-3 arkadaş dayanmışız koridor sonunda ki kalorifer peteğine,camdan bakıp muhabbet ediyoruz.Yanımıza geldi,alalade bir sohbetin arasında bana dönüp dedi ki;''Aylin senin gözlerinde güzel ama annenin gözleri muhteşem''...O an neye uğradığımı şaşırdım.''Teşekkür ederim hocam'' diyebildim sadece ve geçtik.Demek ki hocam annemin gözlerinden dolayı takılmış toplantıda bozuk plak misali.(Bu arada annemin gözleri yeşil)...
İşte öğretmen konusuna dair benden gereksiz ama geriye baktığımda güldüğüm bir anı...
Şimdi diyorum ki,öğretmenim söyler misin size aşık olan ve bunu size yansıtan öğrenciniz oldu mu?:)

Sobe/mim için teşekkür ederim.

18 Şub 2009

20'li yaşlardan 30'lu yaşlara gönderilen bir post...

Öyle birşey ki dost,
Çıkmaz sokakların dahi bittiği yerde yenisini inşa edecek kadar güçlüdür yanında.
Dağılan şeyleri toparlayamasa da ucundan tutma çabasında olandır.
Ortak bir şehri mesken tutandır ayrı şehirlerden uzanan elleriyle
Paylaşmaktır,dağılmaktır aynı kareye ve yine aynı karede buluşmaktır gülen kelimelerle...
Karşılıksız sevmektir,bazen kırılsada yansıtmamaktır,alttan almaktır,kabullenmektir eksilerini.
Cansız bir ekrana bakarak hissetmektir,ağladığında ağlayabilmektir,sarılmak,kundaklamak istemektir hatta...
Arada soğukluk,kopmuşluk hissettiğinde üzülmektir,boşvermemektir.
Günlerini alan soru işaretlerine kafa tutmaktır herşeye rağmen.
Kendi içinde kendinle,O'na rağmen çelişmektir.
Bırakmamaktır,ayakta tutmak,tutmaya çalışmaktır...

30'larda bekleyeceğini bilmektir imkansız olsada:)
Bunun imkansızlığını bilerek sırf dost söyledi diye buna inanmaktır,hızla ilerlemektir o yaşa.
Beraber yaşlanıcaz diye 30'lara,olağanca gücünle koşmaktır hatta...

Sevgili Muhabbet Çiçeği'nin dostluk konulu mimini bu şekilde yazmak istedim ve bu güzel mimi bana pasladığı için canım arkadaşıma teşekkür ederim.Benden de yazıda bahsi geçen Dost'a gitsin.Bakalım neler karalayacak bu güzel konu hakkında...

11 Şub 2009

Ya dışındasındır çemberin ya da içinde yer alacaksın...

iki kapı arasında gidip gelebilir insan ikisininde açıldığı yeri bile bile
Boş bir sokak içinde kaybolmak ister bazen
O sokakta boğulmak bir daha çıkmamak...
Herşey tek birşey haline geldiğinde etrafında ona içten bakan gözler arayabilir
Ve bir çiftini dahi bulamadığında gerçekle yüzleşir
Gider,siler,biter...

Öncesinin olmamasını ister.
Sonrasının kendini göstermiş çelişkili tavırlarını görmezden gelir
Bulunduğu anın ise bir an önce varlığını yitirmesini diler
Çıkmaza girince yaşam ya da girdiğini hissettiği en küçük anda
Nokta koymak ister.
Tek kalmak,
Silip süpürmek cümleleri,
Olmamak o an,hatta hiç olmadığını varsaymak...

''Ya dışındasındır çemberin
Ya da içinde yer alacaksın
Kendin içindeyken, kafan dışındaysa
Çaresi yok kardeşim
Her akşam böyle içip, kederlenip
Mutsuz olacaksın
Meyhane masalarında kahrolacaksın
Şiirlerle,şarkılarla kendini avutacaksın
Ya dışındasındır çemberin
Ya da içinde yer alacaksın''
Yeni türkü

27 Oca 2009

Bir dilim erken kutlama...(31.01.2009/banadair Berrin)

26 Ocak 2009 ve saat 14.20 idi bu kelimeleri yazmaya başladığımda.Geçtiğimiz sene ki gibi bir yazı ile süpriz yapmaktı amacım ve işte hissederek bugünün için yazdığım yazım...
İyi ki doğdun...

Nasıl bir çılgınlıktır birbirini görmeden,sadece klavye tuşlarına basarak sabahları beraber kahve keyfini yaşayabilmek;öğleni beraber aralamak ve akşam kapıları beraber kapatmak...
Aynı mekanda yer almadan beraber iş yapmak,yemek hazırlamak,hepsinden öte en ince noktaları bile bir aradaymışız gibi paylaşmak...
Ve nasıl bir dostluk ki bu,kilometrelere inat ihtiyaç duyduğunda bedenen olmasa dahi hep yanında bulmak...
İYİ Kİ DOĞDUN VE İYİ Kİ HAYATIMDASIN...
HEP HAYATIMDA OLACAĞINI VE YAŞLILIĞI BERABER KARŞILAYACAĞIMIZI BİLİYORUM.
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN HATUNCUM...

Ve şimdi geçen yaşında yaşadıklarımıza dair bir kaç güzel hatırlatma sıralamak istiyorum bu gününde gülümsemeni sağlamak için...
Bak bakalım neleri yaşamışız,neleri geride bırakmışız;
*Her sabah güne bol kahkahalı bir günaydın çakmışız:)
*Aynı şarkıya takılıp,saatlerce ve hatta günlerce bozuk plak misali dinlemişiz:)
*Üzerinde ne var?Bende gri eşofman,pembe t-shirt,saçımda....gibi bir kritiğe girmişiz:)
*Arada Elif'inde ''merhaba merhaba ben Elif,başbakanınız konuşuyor'' diyerek katıldığı keyifli merkez sohbetleri yapmışız:)
*üzüntüleri paylaşmışız ve hatta aynı anda cansız bir ekrana baktığımızı bile bile beraber ağlamışız...
*Dedikoduları hastaneye kadar taşımışız:)O buğulu ortamda dahi gülmüşüz,güldürmüşüz birbirimizi...
*Patikadan Vatikana bir yolculuğa çıkmışız ve güneşi doğudan batırmaya çalışmışız:)
*Bir Kırmızı Ev hayali kurmuşuz,sınırları zorlamışız bir gün olacağına bile inanmışız:)
Ve yine Kazan muhabbetleri ve yine bol kahkahalı merkez sohbetleri ve yine bir dolu paylaşımı geçen yaşında dolu dolu yaşamışız...Daha çok şey yaşayacağız buna inan:)
Her yaşın bir öncekinden güzel geçsin hatuncum,30 da bekle beni,geliyorum:)