10 Eki 2008

Aşk bu,geçer...

Geçtiğimiz haftalarda mail kutuma Berrin tarafından gelen,okuduğumda çok beğendiğim bu yazıyı paylaşmak istedim bugün...Sabahtan beri orta şekerli bir ruh halindeyken,bir noktadan sonra neşem yerine geldi tekrar.Girintili çıkıntılı,mutlu mutsuz,duygulu duygusuz muhabbetler ard arda yaşandı bugün ve sesli&çok sesli gülme konusunda çığır açtık:)Hele bir konu oldu ki yıkıldık resmen:)Rafet El Roman&Yusuf Güney düeti ile seslendirilen Aşk-ı Virane parçasıydı konumuz ve zaten kendisi son günlerde ki takıntımız.Gökçe Kırgız'ı zorlayacak gibi duruyor bu gidişle:)(Bu şarkının ilk çıkış muhabbetini buradan okuyabilirsiniz.)Gelelim paylaşacağım yazıya;

''Bayılıyorum Yabancı Damat'a... Cuma geceleri istiyorum ki hiçbir işim olmasın, iki sevdiğim diziyi arka arkaya izleyebileyim. Ama çoğu zaman bölük pörçük yakalayabiliyorum.
Geçen bölümde Yunan damat (Özgür Çevik) ile Antep kızı'nın (Nehir Erdoğan) nişanında bir patırtı koptu ki...
Yok "Helen kültürü Anadolu kültürünün üzerindedir",yok "düğün kilisede olacak", yok "Ensenizin arkasını görünce olur o düğün kilisede", yok " Atina'da oturacaklar",yok "Antep'te kalacaklar" derken nişan oldu bitti...
Gülümseyerek izlediğim dizinin sonunda yıllar önce benzer bir durum yüzünden çok sevdiği kız arkadaşından aynlmak zorunda kalan Süryani bir arkadaşım geldi aklıma...
Bir Türk kızını sevebilirdi ama asla evlenemezdi...
Nitekim bir kızı çok sevdi.
Her konuda anlaşıyorlardı ama arkadaşımızın ailesine ve törelerine karşı gelmeye gücü yoktu. Kendi toplumundan ve dininden biriyle evlenmek zorundaydı.
Ama birbirlerini o kadar çok seviyorlardı ki, üç yıl kadar saklı gizli yaşadılar beraberliklerini. Üç yılın sonunda bir karar vermesini istedi kız arkadaşı.
Severek ayrılmanın ne olduğunu sanınm onların ağrılı günlerinde anladık. Ne çok ağladı ikisi de...
Açıkçası hepimiz kız tarafı olmuştuk bir anda. Güçsüz olmakla suçluyorduk arkadaşımızı.
"Bir daha kimseyi sevmeyeceğim ama onunla evlenemem" dedi bize...
"Bunu yapamam. Ailemin tek çocuğuyum ve onları yıkamanı. Hem aşk dediğiniz nedir ki, geçecektir"
Orada sustuk..
Belki kendini teselli ediyordu, belki haklıydı, belki yanlıştı...
O gece o bunu söylediğinde sustuk kaldık.
O kalktıktan sonra "Kadınlar aşkta daha cesur" dedim. "Off" dedi eşim. "Sen de hep aynı şeyi söyler durursun. Nereden biliyorsun, nereden çıkarıyorsun bunu yahu?"
"E, baksana kızcağız ondan daha yürekliydi. Kendi ailesini karşısına almaya, onun ailesiyle mücadele etmeye hazırdı" dedim.
Derken evlenseler bile yaşayacakları zorlukların o ilişkiyi zaten paçavraya çevireceğinden, kadının yaşadıklarını erkeğin burnundan getireceğinden, iki toplum arasındaki farkların o evlilikte daima bir diken olacağından konuşuldu.
Doğru, belki de zaman içinde unuturlardı.
***
İmkansız aşklar, filmler, diziler, şarkılar için var olmalıydı. Kavuşulmuş, vuslata erilmiş tüm beraberlikler eskimeye, sıradanlaşmaya mahkumdu.
Belki bu kadar tutkuyla sevmelerinin nedeni başından beri kavuşmayacaklarını biliyor olmalarıydı.
Birer yasak elma vardı ellerinde. Küçük küçük kemirerek, lezzetinin tadına varmalarıydı aşklarını bu kadar farklı kılan.
Aradan bir zaman geçti.
Arkadaşımız evlenmedi. Bir kaç kız arkadaşı daha oldu. Kısa süreli, yüzeysel... Duyduk ki, o çok sevdiği Türk kızı evlenmek üzereymiş.
Geçen yaz, bir akşam konusu açıldı.
"Seninki evleniyormuş" dedi masadaki bir arkadaşımız.
Bir an, ama bir an bakakaldı.
Sonra sanki hiç böyle bir cümle kurulmamış gibi, sanki ona "dün gece televizyonda ne izledin" ya da "şuradan tuzluğu uzatır mısın" gibi sıradan bir soru sorulmuş da, o hiç duymamış gibi bardağına uzandı...
***
"Geçmiş" dedim dudağımın arasından...
"Hayır" dedi eşim. "Kanıyor..."

......
Şimdi boş bir sokakta,ışıkların altında ıslanmak ve ıslanan saçlarımı kurulamak istiyorum nedense...Oysa hiç sevmem saçlarımı kurulamayı.Nedensiz ve aslında nedeni yüklenmemiş.
.....
Herkese güzel bir haftasonu diliyorum...

14 kişi renk katmış...:

Berrin dedi ki...

aşk bu gecer, demıssın..ya, hanı eskıden ben sana cok mutluyum aylın dedıgımde, sakin ol yakında gecer :) derdın..
sımdı mutsuzum dıyorum..bu seferde yakında gecer dıyecek mısın?

Muhabbet Çiçeği dedi ki...

Canım çok güzelmiş yazı gerçekten. Çok beğendim. İyikide paylaştın bizimle. Bencede Kadınlar aşkta daha cesur. Öpüyorum.

Aylin Ünlü dedi ki...

Berrin;

Bazen insan herşeyin üstündeyken en dibe vurduğunu zanneder aslında en dipte değildir sadece dibe vurmak üzeredir.Birşeylerin elinde olduğunu bilmez va çaba sarfetmez,dibe vurduğunda ise sadece üzülür,nedeni bildiğinden neden bile diyemez...
Sakin ol,yakında geçecektir...

Muhabbet Çiçeği;

Bende bu kanıdayım,öpüyorum seni.

böcük dedi ki...

Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa İclal Aydın'ın bir kitabında yer alıyordu bu yazı :) Okuduğumda çok sevmiştim ve sayfanın kenarını kıvırmıştım.

Geçer denilen hiçbir duygu geçmiyor.Bir yerlere saklanıyor sadece ama geçmiyor..

nergisce dedi ki...

yazi iclal aydina aittir Gördügüme sevindim adli kitabindan...bazi yerler cok farkli cikmis:) neyse..ama güzel bir yazidir, ask bu gecer mi ki?...sevgiler:)

Aylin Ünlü dedi ki...

Böcük;

haklısın belki geçmiyor ve saklanıyor.Ama ben bir kaç duygunun geçtiğine şahitim,arada olabiliyor sanırım istisna durumlar.

Nergisce;

eskiye ait birçok şeyin elden ele orjinalliğini yitirdiği gibi,bu da mail yoluyla elden ele yitirmiş özünü demek ki...Yine de bu haliyle güzel.

Teşekkür ediyorum yorumlarınız için.

MyBiber dedi ki...

Evet güzel bir hikayeydi. Aslında o kadar çok yaşanıyor ki bu tip olaylar. Biz daha azını duyuyoruz. Mezhep ayrılıkları, aşk ayrılıklarını da beraberinde getiriyor. Savaşanlar, direnenler, karşı çıkanlar her ne kadar kazanıyor gözükse de daha sonraları dış etmenler yüzünden bir mutsuzlukla kaybediyorlar. Çok yakın örneklerini çevremde duyup, gördüm ve uzun süreli mutlu ve aşık kalanlar çok az. Maalesef...

bulut dedi ki...

Bence de kadınlar aşk konusunda daha cesur. Erkekler kavuşunca bitmesinden korktukları için korkak, erkek bilir ki MUTLU AŞK YOKTUR. Elindeki yasak elmayı kemirmeye devam ettiği sürece elinde bir çöp kalacağını bildiği için sonuna kadar yemez o yasak elmayı...

Herkes İclal Aydın'dan biliyormuş bu yazıyı; ben senden okudum Aylin, teşekkürler...

Unknown dedi ki...

"Geçmiş" dedim dudağımın arasından...
"Hayır" dedi eşim. "Kanıyor..."

bencede kanıyorrr...

sufi dedi ki...

Guillaume Apollinaire'nin bir şiiri geldi aklıma internette araştırdım benim ezberlediğim gibi değil.Ben hatırladığım şekliyle yazacağim sana:
"Mirabo köprüsü altından seine nehri akar.
Ve bizim aşklarımız!
Neşenin kederden sonra geldiğini, hatırlamış olsam da ne çıkar?
Çal ey saat, gel ey gece
günler gelip geçiyor bense olduğum yerde.Aşk ta gelir geçer, aşkta, şu akan su gibi diye devam eder "der de şiirin verdiği mesaj aşkın geçmediği bitmediğidir.

Aylin Ünlü dedi ki...

Chaotic;

Dediğin gibi aşkın uzun süreli hali çok nadir,hem yaşam şartları hem insan psikolojisi etken sanıyorum buna.Herşeye rağmen arada dalgalanan ve yine de aşkı yaşayabilen insanlara benden kocaman bir nazar boncuğu...

Bulut;

Kavuşunca bitmesi değilde,elde ettiğin zaman bitmesi de denebilir buna daha kaba tabirle,ve bence bu erkeklere özgü değil ve şimdilere bakarsak kadınlarda sanki daha fazla...

Elçin;

Teşekkür ediyorum yorumun için.

Sufi;

Yok değil tabii ki bitmeyen aşklar ama artık numune havasına giriyor zaman geçtikçe.Ellerinde bulunanlar kolay harcamasınlar.Şiir çok hoşmuş,devamı için bakacağım nette.

Funda dedi ki...

Emin olun geçmez, geçmiyor da aynen yazıdaki kişinin dediği gibi kanıyor...
Kabuk bağlamış da olsa arada yaranızı kaldıran inciten birşeyler oluyor ve kanıyor.
Ama kan hep içine akıyor kimse görmüyor bilmiyor...
Arasıra kanasada öldürmüyor...
Aylincim öpüyorum...

Gökkuşağının Rengi dedi ki...

Paylaşımın için sağol canım yaaa çok güzelmiş.Evet katılıyorum kadınlar daha cesur.

Aylin Ünlü dedi ki...

Fundacım;

Çok teşekkür ediyorum güzel yorumun için.

Gökkuşağının rengi;

Herkes bunda hemfikir olmalı,teşekkür ederim.