' Mis qißi ßir sonßahar havası qeldi yataqıma uyandıqımda ve qözlerimi açtıqımda yaqmurun yaqmak için ßeni ßeklediqini qördüm.Hemen qiydim en pemße yaqmurluqumu ve en mor şemsiyemi elime alarak çıktım dışarıya...ßu defa ıslanmak istemiyorum,ßelki daha sonra...Yine de tüm yaqan yaqmurlar ßenim olsun Aşk'la...'
' Tüm şehrin kalaßalığına sırtımızı dönmek istediğimizde,günün gürültüsünden uzaklaşma çaßamızda,ßazen ßir kahve molasında,ßazen geceye adım atacağımız kapı aralığında kitap okumak güzeldir.Aslında güzel olan;ßulunduğumuz dünyadan sıyrılıp,ßaşka ßir dünyaya ßakaßilmeyi istemektir göz ucuyla ve ßunu elimizde tuttuğumuz sayfalara dokunarak gerçekleştireßileceğimizdir.'
' içimden ßir ses diyor ki; '
Kendimi; kış alışverişinin tam qößeqine atmak,cicili bicili simli kıyafetlerin ve peluş ev terliklerinin arasında kaybetmek istiyorum! 16.40/22.09.10
Bir arkadaşımın tabiriyle ''hala kaçmamış olan birkaç keçimi ev dolaylarında otlatıyorum'' :) 18.57
ßir zamanlar ''qece kazanı'' vardı ve stone'un ßirßirinden qüzel qece fikirleri (: şimdilerde qeriye kalan ßirkaç içi dolu cümle ve dudaklarda ßeliren qülümsemeler ...'2007'2008'2009'... 19.41
Giden Her Sevgilinin Ardından ,Hep Biz Olduk El Sallayan
Haykırsak Duyarlarmı Sesimizi, Hangi Sevdadan Galip Çıktık Ki
*****
Yürüyoruz Sessiz ve Kederli, Nevizade Geceleri
İnletiyoruz Hep Çıkışında, İstiklal Caddesini
*****
Boşuna Çekilmedi Bunca Çile, İçiyoruz Gündüz Gece
Haykırdık Ama Duymadı Hiç Kimse ,Peşindeyiz Her Yerde
*****
Zaten Aşklar Hep Yalan Dolan, Sonu Hep Acı Hüsran
Bize Her Sevdadan Geriye Kalan, Sadece Galatasaray
*****
Cimbombom'um, Cimbombom'um
Canım Feda Olsun Sana
Hiçbir Şeye Değişilmez
Senin Sevgin Bu Dünyada
*****
İstanbulda Deplasmanda, Yağmurlarda Çamurlarda
Kimim Varki Senden Başka, Cimbombom'um Sen Çok Yaşa
Tanıdık bir koridora girmek üzereydim,tanıdık bir kokuda karşılamak üzereydi otomatik kapısı açılırken... İçeride yüzlerini daha önce hiç görmediğim ama müthiş bir yorgunluk ifadesi taşıyan birbirinden farklı insanlar oturuyordu.Sıra yoktu,sadece odaya girip söylemem gerekiyordu ve o da beni bir önceki seferde olduğu gibi işlem yapmaya yönlendirecekti.Elimde nüfus kağıdı gittim yarı yuvarlak penceresi bulunan yere. Birkaç dakika sonra ''eşiniz işten mi ayrıldı'' diye sordu,bense bana çok doğal ama karşımdaki bıyıklı adama çok anormal gelen bir cevap verdim ''bilmiyorum''.''Nasıl bilmiyorum'' dediğinde,zaten sinirlerimin kat sayısı tavana ermeye yüz tutmuşken ''boşanıyorum da'' dedim.Sigortasının gözükmediğini,ayrılmış olabileceğini,vs vs vs işlemler ile ilgili bir ton ıvır zıvır daha...Tamam dedim sen kaydı yap,ne gerekiyorsa yaparım.Oldukça emin bu cümleyi söylerken gözlerimin dolu dolu olduğunu ve boğazıma kocaman bir düğüm oturduğunu farkettim. Baba;kendim için yakıştıracak birini bulamadığım ve oğlumda da aynı yakıştırmayı yapamadığım sıfat... Bir sürü hasta çocuk,serumlar,oksijen maskeleri ki biri oğlumun küçük suratında,giren çıkan hemşireler,ağlayan bebekler,emzirme odası arayan ama maalesef bulamayan anneler ! Eksikliğin,özensizliğin getirdiği daha bir sürü saçma sapan işleyiş...
Saatlerce gözlerim hep dolu dolu,sanki önüne set çekmişim gibi ya da kurumaya eğimli bir gözü ıslak tutmak için görev edinmiş damlalar gibi. Hiç akmadı ta ki çıkışımızı yapıp arabaya binene kadar. Annem arabayı kullanıyorken ben herzaman ki gibi bir ayağımı koltuğa çıkartıp dizimi kendime çekmiş,bir elimle de başımı desteklemiş bakıyordum sahil yolunda. Bir de ağlıyordum hiç konuşmadan,içimden konuşuyordum çünkü ağlarken düğümlenmişse boğazım konuşamıyorum. Yine düğümlendim,yazamıyorum...