Aşk ile başlayan kitaplardan etkilenmişimdir hep.Farklı bir okuma isteği doğuruyor içimde.İnişlerinde çıkışlarında duyduğum heyecanı tarif etmek imkansız.Bu duygu yoğunluğuyla bir çırpıda bitirdiğim kitaptan hoşuma giden birkaç yeri paylaşmak istiyorum;
''Şeytan yanlızca sunar,insan isterse seçer!....'' syf.11
''Şartlar ne olursa olsun gülümseyeceksiniz!Gülümsemeye zorlayacaksınız kendinizi...'' syf.23
''...Ruha ve bedene ulaşmış kirlilikleri en iyi arıtanın ''yağmur'' olduğuna inananlardan o.'' syf.37
''Cinsiyet konusunun ise üzerinde durmaya bile değmezdi.Tamamdı,dostların cinsiyeti olabilirdi ama dostluklar cinsiyetsizdi.Önemli olan da buydu zaten.'' syf.122
Ve bir hikaye anlatılıyor kitap içerisinde Ölüdeniz'in hikayesi,ne kadar gerçek ne kadar değil bilemem ama işte kitabın baş bay ve bayan kahramanlarından Deniz ve Nehir'in tatilleri esnasında gözlemeci kadından dinledikleri ve benim bir hayli etkilendiğim Ölüdeniz hikayesi;
''Ortaçağda Suriye ve Mısır'dan kalkan gemiler Yunanistan ve Oniki Adalar'a mal taşırken buradan geçerlermiş.Gemileri için gerekli olan suyu da bu koylardan alırlarmış.Günlerden birgün,suyu biten teknelerden birinin yaşlı kaptanının genç ve yakışıklı oğlu,su almak için geldiği bugünkü Belcekız Koyu'nda,güzeller güzeli Belce Kız ile tanışır.O kadar güzeldir ki Belcekız,genç kaptan görür görmez aşık olur bu Yörük kızına.Belcekız'ın içi de bir hoş olmuştur genç kaptanı görünce.O günden sonra,koyu çepçevre saran dağların yamaçlarında,genç kaptanın gelişini özlemle bekler Yörük kızı.Genç kaptan,su alma bahanesiyle koya geldikçe sık sık buluşurlar.Bir gün,baba-oğul iki kaptan,bu koyun açıklarında fırtınaya tutulurlar.Genç kaptan,Belcekız'la buluşmalarından,bu koyun tüm özelliklerini bilir.Dağların arasında rüzgarsız kapalı bir küçük koyun daha olduğunu,oraya sığınabileceklerini söyler babasına.Ancak oğlunun gönül macerasını bilen yaşlı kaptan onun kızı görmek uğruna gemiyi parçalayabileceğini düşünerek kabul etmez.Aralarındaki tartışma öyle çetin bir kavgaya dönüşür ki,yaşlı kaptan tam kayalıklara çarpacaklarını sandıüı anda,bir kürek darbesiyle oğlunu denize atar.O an,denizin çarşaf gibi dümdüz,rüzgarsız bir koya açıldığını görür ama,iş işten geçmiştir.Tepedeki kayalıkların üzerinde sevgilisinin gelişini bekleyen Belcekız,onun öldüğünü görünce kendini kayaklardan aşağı bırakır.O günden sonra,güzeller güzeli Yörük kızının canına kıydığı koya Belcekız,genç kaptana mezar olan diğer koya da Ölüdeniz adı verilir'' syf.228
Nehir ve Deniz'in tanışmaları,yaşadıkları süreç ve evlenme dönemlerine dair birşey paylaşmak istemiyorum açıkçası bu postta.Hala okumayanlar okuma kararı alırlarsa,yaşayacakları heyecanın büyüsü bozulmasın istiyorum çünkü.Aslında aşk dışında çok önemli bir konuya daha ev sahipliği yapmış olan bu kitabın diğer penceresinden bahsetmek istiyorum daha çok.Organ nakli...Şuana kadar kaçımız bunu düşündük,kaçımız olumlu bakıyoruz ya da kaçımız islami değerler doğrultusunda eleştirel yaklaşıyoruz bilemiyorum ama bu kitapla belki de birçok insanın fikrinin değişeceği kanısında olduğumu belirtmek istiyorum.Öncelikle kendimden yola çıkarak...O an için karar verilmesi güç bu durumun,hele ki bağışlayacağımız organlar sevdiğimize (eşimiz,ailemizden biri) aitse ne denli zor,iç kanatan ve çıkmaza sokan düşünceler bulutu yaratacağını bir bir işlemiş Canan Tan ve aynı zamanda da okuyucuya hissettirebilmiş.En acı günümüzde vermek zorunda olduğumuz bu kararın içinden hangi düşünceler ile çıkılabileceği konusunda da çok önemli bir yol açmış.En acı günümüzde vermek zorunda olduğumuz diyorum çünkü kitapta öğrendiğim kadarıyla,kalp nakil işlemi için 5 saat;karaciğer 8-12,böbrekler ise 18 saat dayanabiliyormuş.Organ nakli ile ilgili bu kitaptan da alıntı yaparak daha geniş ve tek odaklı bir yazıda detay paylaşacağım.
Adım adım organ naklinin işlendiği,farklı vücutlarda nasıl reaksiyon gösterdiği -ki özellikle kalp nakli kısmı beni çok ama çok etkiledi- nakil sonrasında alıcı ve verici yakınlarının karşılaşması durumu,bir bedene yeni bir hayat sunabilmenin mutluluğu çok ama çok etkileyiciydi.
Hem organ nakline ait hem de kitap başlığını vurgulayan ve etkileyici bulduğum bir bölüm daha paylaşarak postumu noktalamak istiyorum;
''Ne zaman durur kalp?''
''Duruma göre,6 saatle 48 saat arasında değişebilir bu süre.Kişinin fizyolojik özellikleri,beyin hasarının büyüklüğü bu süreci etkileyebiliyor.Tüm organlar birer birer islas ederken kalp mekanik bir pompa gibi,bedeni yaşatıyor.''
''Yani...en son yürekler ölüyor!''
''Aynen öyle.Buradan alınacak önemli bir mesaj var.Kalbin işlevini durdurmayı sona bırakan Tanrı, 'Arada ki zaman zarfında organları kurtarın!' diyor bize.'Kurtarılan organlarla sönmeye yüz tutmuş bedenlere can verin' diyor.'' Syf.259
Sevgiler...
